Bu Blogda Ara

7 Şubat 2011 Pazartesi

Eylem Aktivistleri için Rehber

AKTİVİSTLER İÇİN REHBER

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


 


File Size:


209 KB

Downloads:
58


Version:


1.0

TIKLA - İNDİR

Aktivist Rehberi -İNDİR-






http://ahalifaaliyet.blogspot.com/

............................

Hayvanlar İnsanlardan Daha mı Ahlaklı? Evet, öyleler


Marc Bekoff
Etoloji Yazıları


İnsanlar bana kediler köpeklerden daha mı akıllı diye sorduğunda, ben her zaman “kediler kedi olmak için ne yapmaları gerekiyorsa onu yaparlar, köpekler de köpek olmak için gereken neyse onu yaparlar” diyorum. Bazen şöyle bir şey oluyor, eğer şempanzelerin kuşların yapamadığı bir şey yaptığını görürsek o zaman insanlar şöyle söylüyor, “ bak, gördün mü şempanzeler kuşlardan daha zekiler”, ama eğer kuşların da şempanzelerin yapamadığı bir çok şeyi yapabildiği ortaya çıkarsa , hiç kimse “kuşlar şempanzelerden daha zekiymiş” demez. Bu yüzden, bir biyolog olarak karşılaştırmalı soruların insanları yanlış yönlendirebileceğini söylemem lazım.


Ahlak konusuna gelince, insan kadar kötülük dolu bir hayvanın bugüne dek varolduğuna ya da şu anda böyle bir hayvan olduğuna inanmıyorum. İnsanlar Jande Goodall’un gözlemlerinden bir örnek verebilirler hemen, iki sene önce Goodall 6 erkek şempanzenin bilinçli bir şekilde 6 şempanzeyi kovalayıp öldürdüğünü görmüş, ama 50 senelik inceleme süresi içerisinde meydana gelmiş tek bir olaydan söz ediyoruz burada.. İnsanlar şu soruyu da sorabilir: “peki ya avcı hayvanlar?”. Bir kurdun geyik öldürmesi ya da bir aslanın bir ceylanı öldürmesi kötülük ya da ahlaksızlık örneği değildir, onlar böyle yaşıyorlar, bütün dünyanın avcı ve av olmak şeklinde evrim geçirmemiş olmasını dilesem de durum bu. Avcı hayvanların da kötü olduğunu düşünmüyorum.


İhtiyaç fazlası öldürmelerle çok nadiren karşılaşıyoruz. İnsanlar şu soruyu sorabilirler, “peki ya tavuk kümeslerine saldıran tilkilere ne diyeceksin?” Her zaman şu cevabı veririm: “peki ya kümeslere saldırmayan bir çok tilki yok mu?” bazen günah keçisi hayvanlar görürüz- mesela kurt sürüsü içinde ya da çakal sürüsü içinde bir tane ya da hatta bir köpek sürüsü içerisinde de olabilir, ama bunlar gerçekten çok nadiren görülüyor. Wild Justice adlı kitabımda altını çizdiğim şeylerden biri, kötü ya da ahlaksızca olana odaklanmanın bizi iyi olan her şeyden kopardığını söylemekti.


Şubat ayında çıkacak olan yeni kitabımın adı. The Animal Manifesto. Burada California Üniversitesi’nde psikolog olan Dacher Keltner’ı takip ediyorum. Keltner “Born to be Good” adında bir kitap yazmıştı. Buradaki argümanı, iyi olmak için doğan canlıların sadece insanlar olmadığı, hayvanların da iyi olmak için doğduğuydu.

Literatüre baktığımızda primat ve diğer hayvanlar üzerinde yapılan bütün çalışmalar sonucunda bu hayvanların davranışlarının %90’ının olumlu ya da “sosyale yakın” gibi bir niteliği olduğunu görüyoruz. Benim tartışmak istediğim, Frans de Waal gibilerin tartışmaya devam ettiği şey ise elbette hayvanlar birbiriyle rekabet halindeler, elbette iğrenç şeyler yapabilirler, ama eldeki verilere baktığımızda doğa baştan aşağı kana boyanmış değil; hem türler içinde hem türler arasında bir çok empati ve şefkat örneğine rastlıyoruz.


İnsanlar temelde büyük beyinli, bencil ve oldukça kaba memeliler ve bizler her yerde yaygınız, her yerde varız. Yaptığımız korkunç şeyleri yapmamıza izin veren bir beyine sahip olacak şekilde evrimleşmişiz, ama gene yaptığımız nice harika şeyi de bu beyine borçluyuz. Wyoming’teki bir kurt sürüsü mesela Utah’daki bir kurt sürüsüne saldıracak kabiliyete sahip değildir. Espri yapmıyorum burada. Bence yer değiştirebilme yeteneğimiz, büyük beyinlerimiz ve teknolojik “gelişmeler”, sayımızın bu kadar çok olması ve aşırı tüketen bir tür olmamız ve çok yoğun nüfuslar içerisinde yaşıyor olmamız negatif davranışlara yol açıyor.


Yabani hayvanların iğrenç olmalarına izin verecek lüksleri ve zamanları yok. Kurtlar için teke tek kapışmanın yaralanma anlamında bedeli büyük ama ben Amerika’da olup da uzakta bir ülkeye roket attığımda benim yaralanma riskim neredeyse sıfır.


O halde insanlardan daha ahlaklı hayvanlar var mı? Başka hayvan uluslarını ve toprak alanları işgal etmek anlamında söylüyorsak, hayvanlar bu eylemleri insanlardaki sıklık ve iştahla yapmazlar. Hayvanların daha ahlaklı olduğunu söylemeyi istediğimden hala emin değilim; ben bazen bunun onların nasıl yaşadığı ve kim olduklarının bir parçası olduğunu söylemek istiyorum. Davranış oranları insanların ve hayvanların oldukça işbirliğine açık ve empatik canlılar olduğunu gösteriyor; ama hayvanlarda insanlardaki gibi savaşlara rastlamıyoruz- bu yüzden eğer bu açıdan bakarsak, hayvanların daha ahlaklı olduğunu söyleyebiliriz.


Çeviri: CemC


Kaynak: Hayvan Özgürlüğü Hareketi ve Felsefesi

6 Şubat 2011 Pazar

BANDİSTA - Gavur İmam İsyani


VİDEO YOUTUBE




VİDEO DAİLMATİON


bandista-gavur imam isyanı

Dikkat askersiz bölge

BANDİSTA

gavur imam isyanı
Dolama dolamayı
Getirin bağlamayı
Bıktım ben bu zulümden
Osmanlının elinden

Amman amman elinden, yandım bak be zulmünden
Ben eker ben biçerim paşa alır elimden
Ben eker ben biçerim ağa alır elimden

Gene gurak varıdı,
Hiç yağmur yağmadıydı
Tohum toprakta kaldı
Mahsul hiç çıkmadıydı

Paşa öşür isterdi
Köylü da veremezdi
Asger köye saldırdı
Her şeyi yağmaladı

Köylüler birlik oldu, paşaya karşı durdu
Gavur İmam vurdukça, Osmanlı kaçar oldu
Halk isyanı coştukça, askerler kaçar oldu


söz: Anonim
müzik: Anonim


1833 bahar ve yaz aylarında Kıbrıs'ta üst üste patlayan ve Nikolas Theseus, Polili İbrahim Ağa (Gavur İmam) ve Keşiş Yoannikos gibi isimlerle özdeşleşen isyanlar, baskıcı Osmanlı yönetiminin ağır vergi politikasına karşı ada halklarının ortaklaşa gerçekleştirdikleri eylem pratikleri olarak önemli bir tarihsel yere sahiptir. Adanın iyi bilinen ve pek çok farklı söz bloğuyla söylenen 'Dolama' ezgisinin 'Gavur İmam İsyanı' olarak bilinen bu versiyonu Kıbrıslı müzisyen Hamza Irkad tarafından kayıt altına alınmış ve yine Kıbrıslı muhalif grup Sol Anahtarı'nın 'Başka Bir Şarkı' albümünde de yer almıştır. Bandista, Kıbrıs'ta somut ve soyut, fiziki ve politik işgallerin ötesinde Ankara, Atina, Londra ya da Brüksel'den yönetilmeyen, Kıbrıslılar tarafından, Kıbrıslılara ait bir hayat için bu türküyü hatırlamayı ve böylesi bir müzikal form içinde bir deney yapmayı önüne koymuştur.

5 Şubat 2011 Cumartesi

EYLEM METERYALLERİ

SAPAN


Sapan Lastiği ''Et Lastiği'' ile yani altta Resimde  görünen şekilde ki Lastik türünden olması daha ,sağlıklı oluyor ,Deneyimlerimiz bize bu sonucu verdi..





















GAZ MASKESİ


Tüm yüzümüzü kapatacak şekilde ,gaz maskesi..



LİMON 


EYLEM ÖNCESİ HAZIRLIK ( DİKKAT !! )




PDF İNDİR-OKU

http://tayfabandista.org/cookbook/cookbook_tr.pdf


1
Her zaman ‘tutkulu hedonizm’ den kast ettiğim buydu;

Seninle zaman geçirebilmek için bahane arıyordum. Seni burada Harbiye’de gördüğüme çok sevindim. Uzun zaman olmuştu.

Oyalayıcı bir flört olarak başlayan şey, karşı konulmaz bir şehvete dönüşmüştü. Dürüst olmak gerekirse, bazen seni aklımdan hiç çıkartmıyorum.Enerjin ve gülümsemen, bedenininbenim bedenimle hareket edişi. İlk kez birbirimizin gözlerinin içine bakışımızı hatırlıyorum. Gözlerindeki ışıltı. Tamamen bağlanmıştım.

Başka neden bütün o sıkıcı toplantılara gelirdim ki? Ya da başka neden çöplüklerin etrafında geç saatlere kadar beklerdim ki? Belki gelirsin diye.Önceleri seni her yerde görürdüm.Toplu yemeklerde, konserlerde,basın açıklamalarında. Ama her şey yıkıldıktan sonra bağımızı tamamen yitirdik...

En son ne zaman seni yüzünde bir bandana, kaşların çatık gözlerin kısık gördüğümü hatırlayamıyorum. Eski tanıdık içgüdülerim seni görür görmez geri dönüyor. Sana tam olarak kaç kez bu anın hayalini kurduğumu söyleyebilirim.Yeter, artık birlikte olduğumuza göre,geçmişi unutalım...

Kalbim göğsümden dışarı çıkacakmış gibi atıyor. Tekrar yaşadığımı hissediyorum.

Gerçek şeyler oluyor.

Dürüst olmak gerekirse, çok korkuyorum,tutuklanmaktan ya da acıdan değil. Beni gerçekten korkutan seninle bu anları paylaşma şansını kaçırma ihtimali. Elimizde olan fırsatları kullanamamak... Üstesinden gelebileceğimizi bildiğimiz riskleri almak için kendimizi zorlamamak...

Gerçekten umduğumuz nedir? Tam olarak neden buradayız?Eğer gözlerin üzerimdeyken, bütün yasakları parça parça edebilirsem, binlerce domuzun gözü önünde de aynısını yapabilir miyim?

Eğer sen kollarımdayken arzularımıza güvenebiliyorsak,

Sen o domuzların ellerindeyken de aynısını yapmamız mümkün olacak mı?

Bileklerimi hep sıkıca tuttun, ama istediğim an hemen bırakırdın. Eğer kendimizi bu hafta bu fedakârlığı yapmak zorunda bulursak, lütfen beni bırakma. Sadece senin yanındayken kelepçelerin tadını çıkartabiliyorum. Biz sır tutmasını biliriz. Beni kendim gibi olabilmem için bıraktın, hiç kimsenin daha önce bırakamadığı kadar.

Bedenlerimizi bütün bu insanlarla paylaşma şansı beni heyecanlandırıyor.

Kendimi sınırlarımın ötesine itmek istiyorum, şüphelerimin ve korkularımın ötesine. Dünyanın altını üstüne getirmek istiyorum ve o şerefsizlere artık geri dönüş noktasını geçtiğimizi ve o çürümüş sistemlerini yanımızda götürdüğümüzü göstermek.

Bugün sokağa çıkmadan önce beni bir daha görüşmeyecekmişiz gibi öp!

Ayrı olduğumuz müddetçe, her tehlikede olduğumda... her kendimden geçtiğimde... seni düşünüyor olacağım...

2

Yapacağınız eylem ne tarzda olursa olsun, eylemin başarılı olmasının en önemli anahtarı önceden hazırlıktır.Nelerle karşılaşılabileceğini önceden düşünmek, görev dağılımı yapmak, götürülecekler listesi gibi şeyler hazırlamak genelde unutulur. Eylem öncesi hazırlıkların en önemlisi, -barışçıl olsun olmasın- her türlü
eylemde polis ya da başka güvenlik güçleriyle karşılaşmalarda problemlerin doğabileceğinin farkında olmaktır. Herhangi bir eyleme katılmadan önce yasal haklarınızı iyi bildiğinizden emin olun ve hiç bir zaman göz altına alınmayacağınızı düşünmeyin. Önceden hazırlıklı olmak her zaman en iyisi, aktivist
güvenliği için kaynaklar bölümüne bakabilirsiniz.

Eylem Sırasında Görevler

 Destek görevleri eylemcilerin güvenliği ve eylemin başarısı açısından hayati önem taşır. Genelde bu görevler eylemin kendisini yapmak kadar “çekici” gelmese de, eşit derecede değerlidir - onlar olmadan eylem gerçekleşemez.

Burada eylemlerde ortak olan görevler sıralanmıştır ama her eylem için tek plan olarak görülmemelidir.Farklı eylemler, farklı görevlere ihtiyaç duyar ve grup olarak planlama aşamasında ne tür görevlere ihtiyaç duyulacağının (yapılacağını/ yapıldığını nasıl sağlanacağının) düşünülmesi çok önemli.

BAZEN

kişiler birden fazla görev üstlenebilir, mesela hukuki danışman aynı zamanda ilkyardım görevlisi olabilir veya polisle bağlantı kuran ya da hatta medya ile iletişimi sağlayan kişi olabilir. Buradaki anahtar bütün gerekli görevlerin üstlenilmiş, herkesin sorumluluğunun kapsamını başlamadan önce anlamış ve hiç kimsenin yürütemeyeceği görevi üstlenmemiş olması.

ULAŞIM

Çoğu eylem için araç gerekir,araç için sürücü ve sürücü için harita okuyucusu. Çoğu durumda eylemcileri evlerine ulaştırabilmek amacıyla, sürücüler gözaltına alınmaktan kaçınmalıdırlar.

SOKAĞA HAZIRLIK ÖNCEDEN PLAN YAPIN

Önemli ihtiyaçlar, ilgi ve malzemeler için. Ne ile karşılaşacağınızı bilin.Nasıl yardım alacağınızı

3

Karakol Destek Grubu

Güvenli ve eylemin gerçekleştiği yerden uzak yerde, telefon yanında konumlanmalı. Gruptaki herkes hakkında, adları, gözaltına alındıklarında aranmalarını istedikleri kişi, bulundukları yer gibi ilgili bütün bilgileri bilmelilerdir.Karakoldan ve hukuki danışmandan gelen telefonlara bakarlar ve gözaltı sonrası desteği koordine ederler.

Bu görev, gözaltına alınan bir kişiyi takip etmeyi, gözaltı halinin savcının bilgisi dâhilinde olduğundan emin olmayı, gözaltından serbest bırakılanları karakoldan almayı da içerebilir. Bölgedeki bütün karakollara gidebilmeleri için ulaşım imkanları olmalı ve nasıl gideceklerini bilmeleri gerekir. Yanlarına yiyecek, atıştıracak şeyler, sigara,su gibi kişilerin serbest bırakıldıktansonra isteyebilecekleri şeyleri almalıdırlar.

HUKUKİ GÖZLEMCİ

Eylemin gerçekleştiği yerin kenarında, eylemde yer alan kişilerden polisin aşırı davranışları ya da gözaltına başlaması haberlerine cevap verirler. Polisle karşı karşıya kalındığı durumlarda, polislerin kollarında yazan sicil numaralarını almak, gözaltına alınan varsa isimlerini, tam olarak neyden dolayı ve ne zaman gözaltına
alındıkları bilgilerinin detaylı not alınması gereklidir. Karakol destek grubuna, gözaltına alınan aktivistlerin hangi karakollara götürüldüğünü bulmak ve hangi suçlarla suçlandıklarını öğrenmek konusunda yardımcı olabilirler.Kamera ya da video kayıt cihazı yardımcı olabilir. Hukuki gözlemci olmak sizin tutuklanmayacağınız
garantisini vermez.

POLİS MUHATABI

Grup ve polis arasında talepleri ve bilgileri ileten kişi. İdeal olarak tane tane konuşan, sakin ve polisle diplomatik iletişim kurabilen biri olmalıdır. Polisin aşırı reaksiyonunu önlemek amacıyla durumu olduğunca hafifletmeye,tırmandırmamaya çalışmalıdır.

Grubun polis muhatabına tam ve net vekalet vermesi çok önemlidir.Grup adına karar verebilme yetileri ve karar verme yetkileri var mı? Çoğu durumlarda, bu kişiler grubun karar vericileri değildir. Karar verme sürecini tüm aktivistlere danışarak

TAVIR

Siz çok güçlüsünüz.Polisin size uygulayabileceği birçok şiddetle baş edebilirsiniz ve ADALET için mücadele ediyorsunuz.Unutmayın, acı geçici ve biz son derece güçlüyüz.

4

yürütebilir ve kararı polise iletebilirler,bu durum polisin tepkisini de yavaşlatır. Hukuki gözlemci gibi, polis muhatapları da gözaltına alınabilirler.

Medya muhatabı/ Sözcü

Grup ve medya arasındaki iletişimi sağlarlar. Haber hazırlar ve eylemin gerçekleşeceği zaman orada olması istenen medyaya haber verirler. Durumu bilmeli, muhabirlerle ve kameralara net ve anlaşılır konuşabilmelidirler. Medya görevi çoğunlukla arka plan medya görevi (haber yazma ve yollama) ve alanda sözcü olarak 2 ana göreve ayrılır.

İlkyardımcı/ Sokak doktorU

Tıbbi bakımı bilen ne kadar çok kişi olursa o kadar iyi olur ama çoğu tip eylemde ilkyardımı bilen en az bir kişinin olması akıllıca olur (eylemci sayısına göre bu sayının artması gereklidir).

Büyük hareketlerde, sokak doktorunun CS gazının etkileriyle başa çıkmayı bilmesi gerekir.

EYLEM DESTEĞİ

Gözaltına alınabilecek kişilere direk, kişisel destek sağlarlar. Bu kişi gözaltı riski taşır ama elinden geldiğince gözaltına alınmaktan kaçınmalıdır. Eylemin gidişatına göre, eylemcilere su ve yiyecek getirerek, herkesi canlı tutarak ve bilgilendirerek destek sağlarlar.

Aktivistler geniş bir alana yayılmış olabilir, eylem desteği eylemin genel işleyişi açısından onlarla bağlantı kurmak için önemlidir. Mesaj iletmeleri ve grubun karar alma sürecini yürütmeleri de gerekebilir.Eylemcilerin kendilerini bağladıkları eylemlerde her iki kişiye bir destekçi bulunması en iyisidir.

EYLEMCİLER

Basitçe asıl eylemi yürüten kişiler (tırmanan, bağlanan/ kilitlenen, oturan gibi…) Yapmayı planladıkları her şeye teknik olarak hazırlıklı, iyi dinlenmiş, tok ve sakin olmalılar. Onlar, ancak bütün destek ekibinin yoğun çalışmaları sayesinde doğrudan eylemi gerçekleştirebilecek kişilerdir.

POLİSİN BİRİNCİ SİLAHI KORKUDUR

Bunu bir kere kontrol edebildiğinizde, biber gazı ve kuvvet güçlerinin diğer taktileri idare edilebilir.

SAĞDUYU

Aklınıza sahip çıkın.Olup biteni ve yapılması gerekenleri iyi değerlendirin.

5

İLGİ GRUPLARI

En basit olarak, birbirleriyle ilgili olan kişilerden oluşan grup- birbirlerinin kuvvetli, zayıf yönlerini bilen,birbirine destek olup siyaset ya da kampanya işini beraber yapan grup.Kolektif eylemin, ister tek başlarına olsun, ister büyük protestolarda otonom bir grup olsun bir aracıdır.

İlgi grupları konseptinin uzun bir tarihi vardır; İspanyol İç Savaşı sırasında Anarşist ordu içinde organize eden yapı olarak gelişip, otuzu geçkin yıldır dünyada feminist, antinükleer, ekolojist ve sosyal adalet hareketlerinde inanılmaz başarılar elde etmiştir. 1969’da Almanya’da Ruhr nükleer enerji tesisinden, Seattle, Washington, Genova ve Prag’daki gibi daha yakın tarihli kitlesel protesto eylemlerine, büyük ölçekli barışçıl 30.000 güçlü işgal…Yüksek seviyede polis baskısı altında bile ilgi grupları içinde aktivistler mücadelelerine devam edebilmişlerdir.

İlgi grubunun parçası olmanın önemli noktası herkesin kampanya ya da konu açısından nerede olduğunu bilmektir. Herkesin bireysel ve kolektif olarak, eylemden ne istediği, nasıl olmasını hayal ettiği, diğerlerinden ne tür desteğe ihtiyacı olduğu, ve diğerlerine ne teklif edilebileceği, sunabileceği fikrinin paylaşılmış olması gerekir.Belli esaslar üzerinde karar almaya yardımcı olacaktır: ne kadar aktif, ne kadar ruhani, ne kadar şiddetli, ne kadar yüreklere dokunan, ne kadar sivri, ne kadar gözaltı riskine açık, katılımın sınırları, genel politik perspektif gibi….

‘Eş-Yoldaş’ (Buddy) Sistemi

Eylemlerde “Eş-Yoldaş olma” küçük gruplar halinde (genelde 2 ya da 4 En yoğun durumlarda bile SAKİN ve DİKKATLİ OLUN. Tehlikeye ve uyarı işaretlerine erken tepki verin, geç değil. Fiziksel ve duygusal problemler için hem kendinize hem de yoldaşlarınıza göz kulak olun. Paniğe giren diğerlerini sakinleştirin.
EYLEMDE DESTEK SİSTEMLERİ Polis şiddeti, hak ihlallerini, yaralanmaları

BELGELEYİN.

6 kişilik) birbirine göz kulak olmak.

“Eş-Yoldaşlık” asla eylem sırasında yalnız olmayacağınız anlamına gelmelidir. Kaybolmanız daha az olasıdır, herhangi bir nedenden dolayı durmanız gerekiyorsa mekanı biriyle beraber terk edebilmenize yarar. Büyük kitlesel eylemlere katıldığınızda ya da büyük bir ilgi grubu içinde hareket ettiğinizde yoldaşlık iyi bir fikirdir.
Yoldaşların birbirlerine karşı olan sorumlulukları

• herhangi tıbbi ihtiyacı veya durumu olup olmadığını bilmek,

• grup içinde hareket ederken etrafta olup olmadığını kontrol etmek,

• fiziksel olarak iyi durumda olduğuna emin olmak,

• ihtiyacı varsa yemek, su, sıcak giysi, tıbbi yardım almasını sağlamak,

• gitmek istiyorsa (ne olursa olsun) onunla gitmek,

• duygusal durumunu kontrol etmek,

• gerektiğinde sakinleştirmeye ve rahatlatmaya çalışmak,

• gözaltı halinde hukuki gözlemciye bilgi vermek,

• yaralanma durumunda gözlemci ya da ilkyardımcılara haber vermek.

Bu sistem çok formel ve hantal da gelse, gerçekte hiç de öyle değildireylem telaşında hiç kimsenin unutulmadığından emin olmak için, herkesin kendisine göz kulak olacak bir eşinin olmasıdır.

SÖYLENTİLERE DİKKAT EDİN

Genelde yanlıştırlar ve korkuya neden olurlar. Kesin doğrularla hareket edin.

7

NE GİYMELİ

• Rahat, koşmaya ve uzun süre ayakta durmaya uygun ayakkabılar.

• Polisin kullandığı biber gazı, göz yaşartıcı bomba gibi kimyasal silahların vücudunuza temasını, etkisini azaltacak kapalı kıyafetler.

• Darbeler dayanıklı göz koruyucuları (güneş gözlüğü, yüzücü gözlüğü, gaz maskesi...)

• Kimyasal silahların etkilerinden korumanın en iyi yolu gaz maskesidir. Daha az profesyonel maske, gözlük vb. de etkilidir ve kullanılmalıdır fakat basit maskeler ilk gazda çok koruyucu olsa da daha sonrasında
İÇİNE İŞLEMİŞ OLAN GAZI DEVAMLI SOLUMAYA NEDEN OLUCAĞI İÇİN KULLANILMAMALI.

Fular ya da benzeri uzun kumaş kullanmak daha sağlıklı olacaktır.

• Birkaç kat giymek hava değişimlerine ayak uydurabilmenizi sağlar.

• Polisin attığı bombaları geri fırlatmak niyetindeyseniz inşaat işçilerinin kullandığı cinsten kalın eldivenler en güvenlisidir. (plastik eldiven, kartopu eldiveni vb. sıcak bombaları tuttuğunuzda elinize yapışabilir.)

• Üst üste iki t-shirt giymek hızlı bir kıyafet değiştirme yöntemidir, keza olur da boya kullanıp etiketlerlerse iyi bir yöntem olur.

NE GETİRMELİ

• İçmek için plastik şişeler içinde yeterince su (en az 2 litre).

• Gerektiğinde enerji ihtiyacını karşılamak için kuruyemişler (fındık, fıstık, ceviz vs...).

• Ulaşım, yemek gibi ihtiyaçlar için yetecek kadar para.

• Olayların, polis vahşetinin, yaralanmaların belgelendirilmesi için kol saati, kalem, kağıt.

• Alkol veya su bazlı güneş kremi (yağ bazlı olanlar kimyasal silahların etkilerini arttırırlar).

• Kronik bir hastalığınız varsa kullandığınız ilaçlardan bolca (gözaltına alınırsanız ihtiyacınız olabilir).

• İçinde bandaj, plaster, iyotlu dezenfeksiyon solüsyonu, lateks eldiven, gazlı bez olan küçük bir sağlık çantası.

• Adet kanaması için petler (Eylem günü tampon kullanmayınız. Tamponlar vücutta 6 saatten fazla

KİŞİSEL GÜVENLİK


10

kaldıklarında toksik şok sendromu denilen bir hastalığa yol açabilirler. Gözaltına alınırsanız tamponu değiştirmek için uygun bir ortam bulamayabilirsiniz.)

• Plastik poşette temiz tişört

AMAN DİYEYİM !!

• Bıçak (eylem için son derece önemli olmadığı süreceçakınız bile polis tarafından saldırı aleti olarak kabul edilebilir.).

• Yasadışı uyuşturucular, üzerinizde taşıdığınız isim ve adresler (telefonunuzdaki adres defterini düşünün), bildiriler, harita vs. gibi şeylerin hepsini sizin ya da diğer göstericilerin aleyhinde delil olarak kullanabilirler.

• Takı, piercing takılmamalı.

• Göz lensi kullanmayın ve makyaj yapmayın çünkü gazın etkisini artırırlar.

• Gaza maruz kalma olasılığınız olduğu günden bir gün önce yıkanmayın. Yıkanmak gözeneklerinizin daha açık olmasına neden olur ve gazın etkisini arttırır. Hem belki polisler kokumuzdan da kaçarlar;)

Biber Spreyi ve

Göz Yaşartıcı Gaz

Kimyasal bir silaha maruz kaldığınızda aklınıza ilk gelmesiKimyasal silahların etkilerinden korumak için maske, gözlük vb. kullanılmalı, fakat basit maskeler ilk gazda çok koruyucu olsa da daha sonrasında ise İÇİNE İŞLEMİŞ OLAN GAZI DEVAMLI SOLUMAYA NEDEN OLACAĞI İÇİN KULLANILMAMALI.

Fular ya da benzeri uzun kumaş kullanmak daha sağlıklı olacaktır. HERDEFASINDA FULARIN FARKLI PARÇASINA SOLÜSYONU DÖKÜP KULLANALIM.

Yanımızda birden fazla kullanılabilecek kumaş bulunduralım, hatta solüsyona ( elma sirkesi, hazırlanmış malox solüsyonu, yani anti asit ve su karışımı) batırılmış hazır şekilde de taşınabilir.

11

gereken şey bunun başınıza gelebilecek en korkunç şey olmadığı. Polisin kullandığı kimyasal silahlarla ilgili birçok şehir efsanesi ve yoğun korku var, ama işin aslı dikkatli ve uyanık davranırsanız çok az hasarla ayakta kalabilirsiniz.
İkinci hatırlamanız gereken şey; acı sadece geçici ve biz son derece güçlüyüz.
Son olarak, kimyasal silahlara maruz kalınan durumlarda müdahale ve korunma ile ilgili birçok mit var. Yanlış bilgilendirmelerin çoğunluğu tehlikeli durumlara yol açabilir.

Bu yanlış uygulamaların bazıları göz yaşartıcı gaz/biber spreyi gibi maddelerin etkilerini arttırabilir, uzatabilir ve en azından bireysel korunmayla ilgili
yanlış bir algıya neden olabilir.

KENDİNİZİ KORUYUN

• Yağlı kremler ve losyonlar kullanmaktan kaçının. Bunlar kimyasalların deride kalış sürelerini ve emilmelerini
arttırır.

• Su bazlı olduğundan emin olduğunuz bir güneş kremi kullanabilirsiniz.

• Gaz maskesi düzgün takıldığında yüz için en iyi korumayı sağlar. Alternatif olarak, darbelere dayanıklı ve hava kaçırmayan deniz gözlüğü, pilot gözlüğü, kar gözlüğü, yarı profesyonel maskeler, burnunuzu ve ağzınızı kapatacak bandana da gaza karşı hiç yoktan iyidir.

Nasıl Davranmalı?

Nasıl Hareket Etmeli?

• Sakin olun, panik etkilenmeyi artırır. Yavaş yavaş nefes alın ve bu durumun geçici olduğunu hatırlayın.

• Gazın atıldığını görürseniz gözlüğünüzü, maskenizi takın ve oradan biraz uzaklaşın (yüksek bir yere çıkabilirsiniz).

• Nefesinizi ağzınızdan alıp burnunuzdan verin. Arada bir öksürmeye çalışın, tükürün.

• Kontakt lensleriniz varsa kimyasallara maruz kalmamış birinden lensleri çıkartmasını rica edin.

• Gözlerinizi ovalamayın.

12

YASAL HAKLAR

Direniş En Meşru Gerçekliğimizdir!

Küresel anti-kapitalist mücadele, ivmesini yükselttikçe devletlerin ve güvenlik güçlerinin baskısı aynı oranda artmaktadır. Özellikle küresel kapitalist kurumların toplantıları sırasında had safhaya yükselen direniş ruhu, buna paralel bir baskı ve yıldırma dalgasıyla karşı karşıya kalmaktadır. Uluslar arası dayanışmanın bir göstergesi olarak ülke sınırının dışındaki eylemliliklere katılan aktivistler, bu baskıya daha fazla maruz kalabiliyorlar.

Bu broşür, 1-8 Ekimde İstanbul’da yapılacak eylemlilikler sırasında karşılaşılabilecek olası güvenlik ve gözaltı durumlarında aktivistlerin bilmeleri gereken asgari bilgileri içermektedir.

EYLEM ALANINDA GÖZALTI

Sizi gözaltına almak isteyen polislere kimlik sorun. Kimliğini göstermeyenlere karşı koyun!

Size zarar veren polislerin sicil numaralarını ezberleyin. Sicil numaraları polislerin kollarında yazılı bulunmaktadır. Bazen kasklarda da yazar. Bu bilgiler ilerde dava açabilmek için önemlidir.

GÖZALTI SIRASINDA

Gözaltının kaçınılmaz olduğu durumlarda kesinlikle adınızı, soyadınızı avukatınızın telefonunu veya adresini çevredeki insanlara sesli bir şekilde duyurun.

Gözaltına alınma veya tutuklanma durumunda birden fazla avukattan faydalanma hakkına sahipsiniz. İlk fırsatta avukat isteyin.

Kimlik bilgilerinizi istediklerinde karşı koymayın ve verin. Gereksiz yere gözaltı süresi uzamamış olur. Eğer ikamet adresinizde oturmuyorsanız, polise kendi ikamet adresinizi belirtmek zorunda değilsiniz, tebligatın size ulaşacağınızdan emin olduğunuz bir adres verebilirsiniz. En az bir kişi tebligatlardan haberdar olmak
için doğru adres versin (Önceden belirlenmiş adresler olmasında fayda var – büro, dernek, vs.).

Avukat gelene kadar ifade verilmemesi daha doğru olur. Polis avukat çağırmazsa susma hakkınızı kullanın ve savcılıkta ifade vereceğinizi belirtin. Karakolda yalan ifade yazıp imzalatmak isterlerse avukat gelene kadar imzalamayı Grup içinde herkesin eylem sırasında onu takip edecek, kollayacak, koruyacak bir eşinin olmasını sağlayın.

13

Reddedin. Soruşturma sırasında avukatın ifade ve sorgu sürecinde yanınızda bulunması ve hukuki yardımda bulunması engellenemez ve kısıtlanamaz.

Kadınlar gözaltındayken sadece kadın polisler tarafından aranabilir. Aramayı polislerin taciz için paravan yapabildiklerini unutmayın. Parmak izi alma prosedürü suçun mahiyetine göre uygulanabilir.

Parmakla işlenen suçlarda parmak izi alınması mümkündür. Eylemde gözaltı halinde parmak izi başka dayanaklarla alınmaya çalışılabilir.

Vermemek için direnin.

Telefonunuzu alırlarken sim kart sizde kalsın. Ya da öncesinde şifre koyun ve telefonu kapalı şekilde teslim edin.

Temel ihtiyaçlarınızın karşılanmasını talep edin. Aç bırakmak ve yormak kötü muameledir. Tavır olarak polislerin verdiği hiçbir şeyi yememek ve içmemek doğru olandır.

Üzerinizde psikolojik üstünlük kurmalarına izin vermeyin.

Maddi yetersizlikten dolayı avukat tutabilecek durumda olmayanlara Baro, vekâletname ve herhangi bir ücret talep etmeden avukat yardımında bulunacaktır. Öte yandan 18 yaşından küçükseniz, sağır  ya da dilsizseniz veya kendinizi savunamayacak derecede malulseniz talebinize gerek olmadan avukat
yardımı yapılması zorunludur.

Düzenli ilaç kullanmanızı gerektiren bir rahatsızlığınız varsa mutlaka söyleyin ve ilacın teminini isteyin.Başka ciddi bir rahatsızlığınız varsa bunu da belirtin.

Gözaltına alındığınızda; hakkınızda yakalama tutanağı, şüpheli ve sanık hakları formu, üst arama tutanağı, doktor raporu ve sevk veya serbest bırakılma işlemi ve sebebinin yazıldığı sevk/serbest bırakma tutanağı gibi belgeler hazırlanacaktır. Bunlardan birer adet edinme hakkınız vardır.

Savcılıkta eğer baskı ile kabul ettirilmiş ise, emniyet ifadenizi reddetme hakkınız vardır.

Gözaltında işkence ya da kötü muameleye maruz kaldıysanız bunu mutlaka tüm ayrıntıları ile anlatın ve Gözaltı durumunda yasal desteği nasıl alacağınızı konuşun.

Avukat, legal örgüt gibi yasal destek alabileceğiniz yerlerin numarasını elleriniz kelepçeliyken bile görebileceğiniz bir yerinize çıkmayan tükenmez kalemle yazın (belki telefon etme şansınız olabilir).

14

Savcılık ifadenizde yer alması için ısrarlı olun.

Gözaltı süresinin bitiminde savcıdan adli tabipliğe sevkinizi isteyin. Gözaltında işkenceye maruz kaldıysanız doktora rapor vermesi için ısrar edin. Gerekirse hastaneye sevkinizi isteyin. Doktorla baş başa görüşme hakkınız var. Polisin muayeneye eşlik etmesine karşı çıkın. Sizi gözaltına alan polisler tarafından
doktora sevk edilmişseniz durumu ifadenizde ve muayeneyi yapan doktora bildirin.

Başka ülkelerden gelen aktivistlerin gözaltına alınmaları durumunda avukat ile birlikte bir tercüman da işlemler sırasında hazır bulundurulur. Eğer yazılı olarak karşı çıkmazsanız gözaltı durumu vatandaşı olduğunuz
devletin konsolosluğuna bildirilmek zorundadır.

Çevrenizde gözaltına alınan birilerini gördüğünüzde hemen yanına giderek adını, soyadını, bir yakınının telefonunu ve polislerden, şahsın hangi karakola götürüleceğine dair bilgi isteyin.

Gözaltının Yasal Açıdan Uygun Olduğu Durumlar

Şahsın kimliği yoksa:

Bu durumda önce kişiye kimliğini ispatlayacak olanak yaratılması gerekir. Örneğin yakınlarda kişiyi tanıyan biri varsa, onun tanıklığı yetebilir. Polis tanığa kişinin kimliğiyle ilgili ayrıntılı soru sorabilir.
Anne adı, baba adı gibi…

Suçüstü hali:

Kanunun suç saydığı bir fiili yaparken yakalanırsa gözaltı gerçekleşebilir.

Suç işlemiş kişinin tutuklama şartı oluşmuşsa:

Suçluluğundan şüphelenilen kişinin delilleri karartma ya da kaçma ihtimali varsa, polis bu kişiyi gözaltına alabilir.

Bildiri, harita vs. gibi şeyler gözaltına alınırsanız sizin ya da diğer göstericilerin aleyhinde delil olarak
kullanılabilir (bu el kitabı da dahil olmak üzere :)

Yanınızda sadece eylem sırasında lazım olabilecek kişilerin,kurumların numaraları ve adresleri bulunsun.

15

Gözaltı Süresi ; Gözaltı süresi en fazla 24 saattir.

GBT araştırması gerekçesiyle gözaltında kalmanız hukuka aykırıdır. 24 saat içinde tutuklunun
mutlaka hâkim önüne çıkarılması, yani adliyeye sevki gereklidir. Toplu gözaltı yapılması halinde bu
süre savcının kararıyla 48 saate uzatılabilir. Olağanüstü durumlarda hakim kararı ile gözaltı süresi 4
güne kadar uzatılabilir. Ancak hiçbir şekilde 4 günü aşamaz.

BU İŞLEMLERİN HEPSİ İÇİN GEÇERLİ OLMAK ÜZERE, AVUKATINIZ
OLMADAN İFADE VERMEYİN, HİÇBİR EVRAKI İMZALAMAYIN.

İnsan Hakları Derneği:

0.212.244 44 23
0.212.251 00 85
0.212.251 96 46

Çağdaş Hukukçular
Derneği:

0.212.245 04 40

Alo Direniyorum Hattı:

0.554.950 00 93

Küresel elitler, 28 Eylül – 7 Ekim tarihleri arasında insanlık ve gezegenin daha fazla sömürülmesiyle
ilgili yeni programlarını açıklamak için İstanbul’da olacaklar. Bizler de onlara şenlikli bir ‘karşı’lama
programı hazırladık.

Kapitalizmle ve yarattığı küresel tahribatla meselesi olan herkesi sokaklara ve İstanbul’u IMF ve Dünya Bankası’na dar etmeye çağırıyoruz!

Kent ve Anarşizm - I



Anarşistlerin “Çember A”’sı ya da Anarşistin Gösterisi Üzerine:

Sokaklarda görüyoruz: kırmızı ya da siyah sprey boyayla çembere alınmış bir A harfi: bu ne demek? Nasıl okumalıyım o harfi! İtaat tanımayan kötü çocukların, “itaat tanımayan kötü çocuk”, olduklarını halka böyle bir reklam yoluyla iletmek istemeleri mi? Yoksa özgür olmanın önünde engel olan otoriter gücü bertaraf etmek isteyen bazı kişilerin bir tür propagandası veya kendisinin de yaşadığını orada (sokakta) olanlara hatırlattığı bir simge mi?

Kendi kişisel yaşamımda her iki nedenle de çember A’yı çizen, seven kişiler tanıdım. İlk nedenle hareket edenler, itaat edenlerdi. İkinci nedenle hareket edenlerse, yaşamlarında karşılaştıkları engellenmelerden, baskılardan acı çekmiş olanlar…

Çember A = anarşi=otoriteye hayır!

Anarşizm, bir yönelim ya da teori olarak siyasal ideolojilerden de (Marksizm, milliyetçilik vb.) daha fazla, yozlaşmaya, bireyselliğe ve tutarsız bir “etik” ahlakına yönelmeye uygun bir yapı.

“Etik ahlakı” da neyin nesi diye sorabilirsiniz? O zaman ben de, onun; “iyi ve kötü üzerine düşünmenin, soru sormanın ve bir son yargıda bulunmanın keyfi olduğunu” söyleyen kişilerin ahlakı olduğunu söylerim.

Liberalizmin 80’lerdeki iktisadi başarısından sonra, liberal burjuva bir yaşam için endüstri ve enfermosyan düzenli bir işbirliği sürdürdü ve sonuç olarak o hissiz toplumu yarattı. Bu hissiz toplumun (post-modern) günümüz çocukları arasında kendisine “anarşist” diyen birileri de var: ne istiyorlar?

Bana şimdi, daha giriş cümlemi yazarken karşı çıkanlar olacaktır; anarşizm bir kişiler (kitle) istenci değil, her şeyden önce bütünlüklü bir teoridir, bu nedenle de “ne istiyorlar” gibi kişiye göre açıklanması ve düşünülmesi gereken bir soru, bizi gerçek odaktan (anarşi’nin otoritenin alaşağı edilmesi için bir teori olduğu fikrinden) uzaklaştırdığı yönünde olabilir.

Fakat ben, anarşizmin tamamen kişisel bir anlayışla ıralandığı ölçüde kendi yaratıcı şimdisini oluşturacağı kanısındayım: anarşist olmanın belli başlı etik, estetik veya ereksel bir yönelimi kabullenmeyi şart koştuğunu iddia edebilir miyiz? Anarşi, “bir” teori değil, teorilerdir.

Baskı, şiddet ve engellenme pratiğini yaşayanlar, yine de bu pratiği farklı niteliklerde ve farklı biçimlerde buna maruz kalıyorlarsa, bir “karşı pratik”in teorisi de aynı olamaz. Öte yandan ise, otoriteye yol açan edim ve düşüncelerden, onları fazlaca deneyimleyip bu durumları ve anımsamaları estetik dışı bulan, bu durumların karşısında farklı durumlar yaratabilen, bunun için de bazı (gelenek oluşturabilen) davranışlar, pratikler ve teoriler geliştirmiş bir  anarşist kişiyi ancak dikkate alırım… bundan anladığım şey ise; “aynılaşmama” üzerinden uygulanan, savunulan tutarsızca edim, teori ve pratiklerin haklı çıkarılamayacağıdır.

Öyleyse şu ortak sloganlar da neyin nesi? Estetik beğeni, etik tutum ve yaşama amacı aynı olmayanların, otorite karşıtı olarak bir tek ortak noktası olması, onları iktidara karşı mücadelede güçsüz mü kılar? Ne istiyorlar?

Otoritesiz bir yaşam nasıl mümkün olabilir ki, açıkça otorite kullanmak isteyen insanlar, toplumun ezici çoğunluğuyken!… otoriteye maruz kalan kişinin, ancak kendisinin de otorite uygulayarak ezilen varlığını kurtarabileceği fikrini oluşturan şey, burjuva ideolojileri değil, Kapitalist üretim biçimi pratiğidir en başta.
Adorno, niteliksel kişilik incelemelerinden sonra şu kanıya varmıştı:

 “kişi, ancak, boyun eğmeden ve itaatten haz alarak kendi toplumsal konumuna kavuşabilir.” İktidar ve direniş, otorite ve ona maruz kalanlar, “Beşeri-tarih” adlı bilimin biricik ana konusudur. Otorite bilinen tarihin her döneminde vardı: demek ki otorite, kapitalist üretimin yönlendirdiği günümüz enformasyonuyla her ne kadar nesnelerini daha detaylı bir kontrol-denetim altında tutuyorsa da o, tüm zamanlarda “Güçlü” olanın ve “güç”ün paylaşılmayan-paylaşılmamış niteliğinin adı olarak “iktidar”dı.

İktidar olan kimdi pekiyi? İktidar ve güç üzerine teorik ve felsefi yargılarda bulunan teorisyenlerin temel zaaflarından biri de, “iktidar” kavramını somutlaşmış biçimleriyle değil de, soyut olarak düşünen akademi danaları olmalarındandır. Ve bu soyut algılamanın adı da ideoloji (çarpık bilinç)tir.Yeri gelmişken söylemeliyiz; bir “akademi dili (üslubu)”nin, ideolojisinin içinden konuşan kişi, düşünmeyi de oranın içinden gerçekleştiriyordur: “üslubu değiştirmek, bu, düşünceyi değiştirmektir; bundan öte hiçbir şeyi değil…” (Nietzche).

Şimdi yeniden aynı soruya gelelim: iktidar olan kim?

Demokrasi öncesi batı toplumunda din adamı, kral, imparator gibi, bizzat güç’e(iktidar olana) gönderme yapan bir hiyerarşi ve gelenek vardı. Demokratik düşüncenin antik-yunan sonrasında, yeniden güçlü bir biçimde ortaya çıktığı dönemle eş zamanlı anılan 1789 Fransız devriminden sonra, artık iktidar (egemenlik), kayıtsız şartsız halk’a devredildiği için, halkı temsil ettiği için siyasetçiler, kar hırsı peşinde koşan kapitalistler, cennete gitmek isteyen din adamları vb. arasındaki ilişkinin adı “modern demokrasi” olmuştur ki bu acı gerçekliğin en beyhude yanıdır: güç hiçbir zaman belirli bir merkeze yerleşerek oradan konuşmaz; her güç (iktidar), ancak geleneğe sinerek, orada yaşayarak varlığını devam ettirir.

Öyleyse iktidar halktır… iç içe olduğumuz iktidarla anlaşamıyor, uzlaşamıyoruz, iktidara kaşıyız hatta, alternatif durumlar yaratmak zorundayız. Otoriter olan, sokaktaki amca, attaki komşu, babamın oğlu, mahalle sakinleri, öğretmen, işçi, esnaf, sanatçı vb. demek ki onlar aslında bizimle doğrudan savaşıyor; biz de onlarla doğrudan savaşmalıyız:

“iktidar” kavramı etrafında toplayıp lanet yağdırdığımız bir “anti-otorite sloganı veya düşüncesi(idea’sı)” ikincil bir etki olur. Devrime ve onun olanaklarına materyalist yaklaşım, doğrudan bir savaşım gerektirir; ikincil ve yani idealist yaklaşım olan düşünsel (tinsel) ve soyut iktidar karşıtı müdahalenin ancak yine reklâm yöntemiyle karşı sunuluşudur.

Böyle ikincil müdahaleleri yapanlar, halkı ya da hakim iktisadı temsil ettiğini söyleyen plastik karakterlerin dezenformasyon aygıtlarıyla (kitle iletişim araçlarıyla) yarattıkları sahte etkiyi, yine aynı yolları kullanarak (tv, radyo, gazete vb) bertaraf etme çabasıdır. Bu tür bir iletişimsel yöntemin katkısını hiçe saymıyorum, fakat doğrudan savaşım yoluna oranla çok daha dolaylı bir iletişimdir; dolayısıyla daha etkisiz ve belirsiz de. Post-modern bir durumda biliyoruz ki, “öz” “görünüş”e, “gerçek”se “temsil”e tercih edilmiyor da, zaten onların yerini almış durumda.

 Çoğu zaman da görünüş, temsilin kendisi de demek oluyor: bu tür konularda soyutlama yaparken yapılan ayrım hatalarından dolayı “yanlış dil kullanımları”na da sapılmıyor değil; mesela, “beden ruhun  metaforudur” gibi yargıda bulunan J. Boudrillard örneğinde olduğu gibi… Ruhun ilineğinin beden olduğu fikri, batı-Hıristiyan düşüncesinin bir parçasıdır, bunun adı da teslis’dir.

Eğer “ruh” kavramı, bizden önceki kullanımlarında kutsal bir dış güç olarak anlaşılmış, ama bugün bizim için manevi-duygulanımsal olanı ifade etmek amacıyla kullanılıyorsa, o zaman Boudrillard’ın yargısı şu şekilde düzeltilebilir: beden ruhtur, ruh da bedendir.

Yinelemek gerekirse şöyle: hayatımız, yaşamımız boyunca tanıdığımız, etkilendiğimiz, duyumsadığımız kişi, nesne ve olaylardan oluşuyorsa, o zaman yaşadığımız iktidar ilişkileri de bu yaşamımızın içinde olarak her gün bizimle yeniden konuşuyor ve bizimle her fırsatta çarpışıyor olmalıdır. İktidar halk ise, kişi kendisini korumadığı sürece kendisinin de iktidar olmuş olabileceğini gözden kaçırmamalıdır.

Bacon’ın deyimiyle “çarşı- pazar” idolleriyle (Bacon: novum organum) ( insanın, insan toplumuyla ilişkisinde, çoğunluk (iktidar) tarafından biçimlenmiş bir dil aracılığıyla), hareket ediyorsak o zaman onun bir parçası olmayı sürdürürüz ve iktidarın dilini paylaştığımız için kendimizi dışarıdan göremez ve onunla (onlarla) aramızdaki ayrımı fark edemez duruma geliriz. O zaman geriye sadece elimizdeki eski slogan kalır: “kahrolsun devlet”. Pekiyi belirli bir ritimle söylenen bu iki sözcüğün anlamı ne? İşlevi ne? Gösteri…!

Otoritesiz bir yaşama inandığı için mücadele edenler, en az buna inanmayıp, ama yine de teslim olmayı aklından bile geçirmeyenler gibi mücadele ediyorlar! Otoritesiz bir yaşamı düşlemek değil, yaşamak…

Kimse dönüp: “sen neyi seçtin hayatında” anlamına gelen bir şeyler sormuyor; herkes kendisinin neyi seçtiğinden bahsediyor daha çok: Anarşist örgütlenmede de, algının yönü, gündelik hayatın, “gerçeklik hissinden yoksun” pasif nihilizanlığından payını almış durumdadır. Kişiyi yalnız olmaktan kurtaran bir kollektivite ile gündelik hayatta devrimin olanaklarını araştıran bir aktif teori arasındaki fark, kent ve tinsel durum arasındaki ilişkide aranmalıdır. Metropol’ün zihinsel ve duygusal yaşam üzerindeki etkisi doğrudandır.

Sokak, cadde,  mimari yapılanma: kent planlaması:

Modern sosyolojinin temel unsurlarından biri olan kentin insan yaşamını dönüştürücü niteliği, burjuvazinin kentsoyluluk olarak anılmasının tarihi olan 1007’li yılların kale-kentlerinden günümüze dek artarak süregelmiştir. Kentin büyümesi, sanayinin büyümesi ile olur. Ekonomik gelişme, kültürel zenginlik ve siyasi koşullar kent nüfusunun artışında önemli etkenlerdir. Ortaçağ kentlerinin güvenlik ve niteliklerinin sebebi, tüccarların güvenliği ve istemleri içindir.

Kentsoyluluk( burjuva ) sözcüğü, ilk defa 1007 yılında Fransa’da kullanılmıştır. Bu kişiler tüccar kale-kentlilerdir. Ticaret için okuma- yazma gerekli olduğundan artık eğitim de din adamlarının tekelinden çıktı (H. Pirene). Tüccar çocukları soylu çocuklarından önce bu din okullarına gittiler. Bu arkaik laik düşünce Rönesans’ı, dinsel gizemcilik ise Reformu doğurmuştur.

İktidar ve direnişin geo-coğrafyası aynılaştığı ölçüde, ona karşı yürütülen savaş alanı da aynılaşmış demektir. Bir Biyo-coğrafya olarak insan bedeni de, kapitalist üretimin, adına meta üretebilmesi için “simgesel, estetik ve ahlaki” bir değere sahip olarak kodlanmasını gerektirmiş, bu tutum ise 18. yüzyıl aydınlanmasıyla beraber eşitliğe dayanan bir hümanizmanın adaleti sağladığı inancı ve yanılgısı olmuştur.

19. yüzyılın sonunda Nietzsche: “insanlar eşit değildir, böyle der adalet” dediğinde, insanın sadece biyolojik bir tür, organik bir beden ( hayvan) olmasının eşit olmak için yeterli olmayacağını belirtmiş oldu. Geriye tinselliğin, ancak geleneği yaşayarak aşmış deneysel davranan üst-insanını diğer sürüden ayırmak olmuştu ve bu ayırım tamamen soyuttu.

Fakat bir de konuya materyalist bir açıdan yaklaşıp şu soruyu sormalı: içinde varoluşumuzu sürdürdüğümüz zaman (kapitalizmin her yanına sindiği boş zaman) ve mekânın (kent) üstümüzdeki belirleyici etkisinden nasıl olur da kurtulabiliriz? Kişi bir çağın, dönemin aşkınlık düzleminden nasıl kurtulabilir? İçinde bulunduğumuz gündelik yaşam imajları, bizim bütün ilişkiselliğimizi ve algı seçenek ve yönelimlerimizi yüksek oranda belirlemiyor mu?

Şüphesiz bundan arınmanın yolu, zaman ve mekânı tekbiçimlilikten kurtararak onu daha çoğul göstergeler alanına kavuşturmaktır. Kenti çok iyi tanımak ve onu dönüştürmek. Bu uzun zaman alabilir, fakat çok kısa sürede moda olmak gibi bir işlev de taşıyacağı için kolay olacaktır. Çizimler, yazılar, farklı zaman ve mekânlardan göstergeler, anımsatmalar bırakarak kenti bir bellek olmaya doğru yazmak… Ve bu “oluş” sürecini hızlandırmak… Fakat bunu başarmak için polis, sosyo-coğrafik uzmanlar tarafından, kent yönetimi ile kent coğrafyasının kullanım biçimlerinin (özel ve ya kamusal olsun fark etmez) nasıl belirlendiğini kavramak gerekir. Sokağı anlamak, pratik bir süreç ister.

Orası üzerine düşünmek, orada yaşamaktan çok farklıdır; biz orada yaşadıkça orayı alternatif alanlarımıza (geçici otonom bölgelere) çevirebiliriz. İktidar ile karşıtı arasındaki temel ayrımı oluşturan şey, iktidarın kendi erk’i lehinde yapılandırdığı üst-yapı kuruluşlarını, teori ve pratiği eş-zamanlı kullanması yönünde donatmış olmasıdır.

Hakim erk, bugün duvarlar arkasında aldığı bir kararın, ertesi gün uygulamasına geçer; karşı teorilerin gölgesinde ise; salt kültürel bir karşı cepheyi oluşturmak için daha çok ütopya gereksinmek ve harekete geçmek yerine hayal kurmak durumunda kalan, (yaşamı olumlayan değil, değilleyen, aktif değil, pasif ve Boudrillard gibi) pesimist olmanın iyi bir septik olmanın örneği olarak anılacağını  sanan kişiler birikmektedir. Bu kişiler bir o kadar, idealizmin tuzağına saplanmış, mistifikasyona düşmeye hazır, konformist kişilerdir. Bunların devrimden anladığı şey de sefilce bir konfor Tarzanlığıdır.

Gelecek sayılarda da “kent ve anarşizm” başlığıyla anarşizmin tarihi deneyimleri ve yeni olanaklar üstüne çeşitli alt-başlıklarla yazımı sürdüreceğim. Bu konuda fikir belirtmek isteyen okurların da katılım sağlamaları konuyu daha bütünlüklü düşünmemizi sağlayacaktır.

Permalink to this post:

http://www.ahaligazetesi.org/dosyalar/kent-ve-anarsizm/?postTabs=0