Yeşil Anarşizmin Hangi Çeşitleri Vardır ?
Ekolojik krize çözüm olarak anarşist fikirlerin öne sürülmesi, bugünkü anarşizm biçimleri içinde yaygın olan bir tondur. Bu eğilim, anarşist toplumun, hem el ve zihin emeğini, hem de endüstri ile tarımın merkezden dağıtılacağı (ÇN. eski tabiri ile adem-i merkeziyetçilik) (ing. decentralization) ve birbirine eklemleneceği bir toplulukların konfederasyonuna dayanacağını söyleyen Kropotkin'e kadar gider (klasik eseri Fields, Factories, and Workshops'a bakınız).
Ekonominin "küçük güzeldir" fikri (E.F. Schumacher'in Yeşil klasiğinin başlığını kullanırsak), alınıp yeşil hareket haline gelmeden 70 yıl kadar önce öne sürülmüştü. Bunun yanısıra, Kropotkin Mutual Aid'de türlerin kendi içinde ve kendi aralarında, ve aynı zamanda çevreleri ile işbirliğinin onlara rekabetten daha çok fayda sağlayacağını ortaya koymuştur. Kropotkin ile beraber, William Morris ve Reclus kardeşlerin (Kropotkin gibi her ikisi de dünyaca tanınmış coğrafyacılardı) çalışmaları, ekolojik konularda anarşistlerin güncel ilgisinin temellerini şekillendirmiştir.
Her ne kadar, klasik anarşizmin içinde ekolojik doğa temalarının kullanılması varsa da, ekolojik düşünce ile anarşizm arasındaki benzerliklerlerin öne çıkarılması ancak son zamanlarda olmuştur (özellikle Murray Bookchin'in "Ecology and Revolutionary Though" (Ekoloji ve Devrimci Düşünce) adlı makalesinin 1965'te yayınlanmasından sonra). Aslında, Morray Bookcin'in fikirleri ve çalışmalarının ekolojiyi ve ekolojik konuları, anarşizmin ve anarşist ideallerin ve yeşil hareketin pekçok yönünün analizinin kalbine yerleştirildiğini söylemek mübalağa olmayacaktır.
Yeşil anarşizmin çeşitlerini tartışmadan önce nelerin anarşizm ile ekoloji arasında ortak noktalar olduğundan bahsetmek faydalı olacaktır. Murray Bookchin'den alıntı yapacak olursak, "hem ekolojistler hem de anarşistler kendiliğindenlik'e (ing. spontaneity) vurgu yaparlar" ve "hem ekolojisler hem de anarşistler için, devamlı-olan büyüme artan farklılaşma ile olmaktadır. Genişleyen bir bütün onun parçalarının farklılaşması ve zenginleşmesi ile meydana getirilir". Bunun da ötesinde,"aynen ekolojistlerin eko-sistemin alanını genişletmeyi ve türler arasında özgür karşılıklı etkileşimini yaygınlaştırmayı amaçlamaları gibi, anarşistler de toplumsal deneyin alanını genişletmeyi ve onun gelişmesindeki tüm engelleri yoketmeyi amaçlarlar" [Post-Scarcity Anarchism, s.78].
Böylece anarşistlerin özgür gelişme, merkezileşmeden dağıtım, çok çeşitlilik ve kendiliğindenlik konularındaki ilgileri, ekolojik fikir ve ilgilere de yansımıştır. Hiyerarşi, merkezileşme, devlet ve refahın (belli ellerde) yoğunlaşması çok çeşitlilik ve bireylerin özgür gelişmesi ve onların toplumlarının oluşmasını doğal olarak engelleyecektir; böylece toplumsal eko-sistemi ve aynı zamanda da onun bir kısmı olan varolan eko-sistem insan toplumlarını zayıflatacaktır. Bookchin'in belirttiği gibi, "ekolojinin yeniden yapılandırmaya yönelik mesajı ... [şudur] çeşitliliği korumamız ve teşvik etmemiz", ama modern kapitalist toplumun içinde "[t]üm kendiliğinden, yaratıcı ve bireyselleşen şeyler standartlaştırılmış, düzenlenmiş ve kitleselleştirilmiş ile çevrelenmiştir" [Op. Cit., s. 76, p. 65].
Pekçok açıdan, anarşizmin bireylere ve topluluklara güç vererek, ve de politik, toplumsal ve ekonomik gücü merkezden dağıtarak hem bireyin ve toplumsal hayatın özgürce gelişmesini, hem de böylece doğasının artan şekilde farklılaşmasını garanti altına almayı amaçlaması, ekolojik fikirlerin topluma uygulanması olarak düşünülebilir.
Peki ne gibi yeşil anarşizm çeşitleri vardır ?
Eko-anarşizmin iki akımı, anarşizm içinde iki çekim noktasına sahiptir; Toplumsal Ekoloji ve "ilkelci" anarşistler. Buna ek olarak, ne kadar da sayıca çok olmasa da, bazı anarşistler Derin Ekoloji'den etkilenmişlerdir. Şüphesiz Toplumsal Ekoloji en etkili olan akımdır. Toplumsal Ekoloji, 1950'lerden beri ekolojik konularda, ve 1960'lardan beri de bu konuları devrimci toplumsal anarşizm ile biraraya getirme çabası içinde eserler veren Murray Bookchin ile birlikte ifade edilir. Post-Scarcity Anarchism, Toward an Ecological Society, The Ecology of Freedom çalışmalarından bazılarıdır.
Toplumsal Ekoloji ekolojik krizin kökenlerini, insanlar arasındaki tahakküm ilişkileri ile sıkı bir şekilde örtüştüğünü belirtir. Doğaya tahakküm böylelikle toplum içindeki tahakkümün bir ürünü olarak görülür, ama bu hükmetme kriz haline ancak kapitalizm altında varır. Murray Bookchin'in sözleriyle:
"İnsanın doğaya hükmetmesi gerektiği kavramı doğrudan doğruya insanın insana hükmetmesi olgusundan kaynaklanır ... Ama organik topluluk ilişkileri ... ancak piyasa ilişkilerine yol açacak şekilde çözüldüğünde, gezegenin kendisi bir sömürü kaynağına indirgendi. Bu yüzyıllarca süren eğilim en yoğun gelişmesini modern kapitalizmle beraber gösterdi. İçsel olarak sahip olduğu rekabetçi doğası nedeni ile, burjuva toplum [ÇN. sadece] insanoğlunu birbirine düşürmekle kalmadı,aynı zamanda da insanlık kitlelerini doğa dünya ile birbirine düşürdü. Nasıl ki insanlar mallara dönüştürüldüyse, benzer şekilde doğanın herbir öğesi de bir mala, üretimde kullanılacak ve pazarlanabilecek bir kaynağa umarsızca dönüştürüldü." [a.y., s. 63].
"İnsanlığın maneviyatının piyasa alanınca yağmalanması ile yerkürenin sermaye tarafından yağmalanması bir birine paraleldir." [a.y., s.65].
Bu nedenle toplumsal ekolojistler, ekolojik sorunların ana nedeni olarak uygarlaşmaya değil ama hiyerarşiye ve kapitalizme saldırmayı temel unsur olarak nitelendirirler. Bu ise onların [ÇN. toplumsal anarşistlerin], modern yaşamın tüm yönlerini çok daha eleştirel bir yaklaşımla ele alan "İlkelci" anarşistlerle -- teknoloji ve büyük ölçekli organizasyonların tüm biçimlerini reddedecek şekilde "uygarlığın sona erdirilmesi gibi oldukça ileri uçlara gidenleri de içeren, olan temel farklılaşma alanıdır.
En aşırı durumda, "İlkelci" anarşistler, doğası gereği hiyerarşik olduklarını söyledikleri teknolojiye karşı çıkarak, inasan toplumunun "Avcı-Toplayıcı" biçimine geri dönmesinin taraftarlığını yaparlar. İngiltere merkezli "Green Anarşist" [ÇN. Yeşil Anarşist] adlı bu fikrin sözlü temsilciliğini yapmaktadır.
Ama aslında pek az anarşist bu kadar aşırıya kaçar. Gerçekten de, pekçok anarşist, toplumsal altyapının çöktüğü durumda geri dönülen "Avcı-Toplayıcı" toplumun hemen hemen tüm ülkelerde kitlesel bir kıtlığa yol açacağını belirterek, "İlkelcilik"in aslında anarşizm bile olamayacağını belirtir. İnsanların büyük kısmı için "İlkelci" fikirlerin içsel olarak çekici olmaması nedeni ile, bu hiç bir zaman liberter araçlarla (yani bireylerin kendi davranışları ile yarattıkları bireylerin özgür tercihi ile), ve bu nedenle de bu durumu çok az kişinin gönüllü olarak kabulleneceği düşünülürse, anarşist olarak da nitelendirilemez.
Bu ise "Yeşil Anarşistler"in bir tür eko-öncülük biçimi, Rousseau'nun ifadesini kullanırsak, "insanları özgür olmaya zorlamak", geliştirmesine yol açmaktadır (terörist saldırıları kutlayan 1998'de basılan makaleden görüleceği üzere). Buna ek olarak, "zamanı geriye döndürmek" şeklinde ifade edilebilecek bu görüş önemli açmazları içinde barındırmaktadır; her ne kadar ilk [ÇN. yerli olarak da çevirilebilir, ing. aboriginal] toplumlar genel olarak anarşist olsalarda, bu "ilkelci anarşizm"in cevap olamayacağını gösteren şekilde bu toplumlar istisnasız olarak devletçi, mülkiyet temelli toplumlara evrilmişlerdir.
Ama, eko-anarşistlerin çok az bir kısmı bu aşırı durumun taraftarıdır. "İlkelci" anarşistlerin büyük bir kısmı, teknoloji-karşıtı ve uygarlık-karşıtı olmaktan ziyade, (David Watson'un ifadesi ile) "ilkel yaşam tarzlarının kabul edilmesi" ve teknoloji, akılcılık ve ilerleme gibi konulara Toplumsal Ekoloji bakışından daha eleştirel bir yaklaşımın izlenmesi gerektiği konularında farklılaşmaktadırlar.
Bu eko-anarşistler "doğrusal bir şekilde ilk köklerimize dönebileceğimizi öne süren dogmatik ilkelciliği" de, "ilerleme" fikrini de; ve de "hem Aydınlanmanın hem de Aydınlanma-Karşıtlığının yüceltilmesi" fikrini ve geleneklerini reddederler. Bu tip eko-anarşistler için, İlkelcilik "devletin yükselmesinden önceki yaşamın bir görüntüsünü yansıtmakla kalmaz, aynı zamanda uygarlaşma ile oluşan hayatın gerçek koşullarına karşı geçerli bir cevaptır da", bu nedenle saygı gösterilmeli ve "eski ve yeni taş devri gerçek geleneklerinden" dersler çıkarılmalıdır (yerli Kuzey Amerika kabileleri ve diğer yerel insanlar gibilerinden).
Bu bağlamda,"her ne kadar laik [ÇN. bu dünyevi olarak da çevrilebilir, (ing. secular)] düşünme ve hayata bakış biçimlerini bir kenara bırakamasak da, ve bırakmamamız gerekse de ... hayat deneyimini, ve nihayetinde asli ve kaçınılmaz olan neden yaşadığımız, nasıl yaşadığımız sorularını da laik terimlere indirgeyemeyiz ... Bunun da ötesinde, tinsel (ruhani) olanla laik olan arasındaki sınır pekde belirgin değildir. Tarihimizin yanlızca "el ideal" için ölen ateist İspanyol devrimcilerini onurlandırmasını değil; aynı zamanda dinsel pasifistleri, düşünce tutsaklarını, Lakota hayalet dansçılarını, taoist çilecileri ve süfi mistisizmcileri de onurlandırmasını teşvik edici sebeplerin kabullenmesi diyalektik anlayışı [ÇN.-na sahip olmalıyız]." [David Watson, Beyond Bookchin: Preface for a future social ecology, s. 240, s. 103, s. 240, s. 66-67].
Bu tip "İlkelci" anarşizmi çoğu, Fifth Estate gibi, ABD merkezli olan, farklı dergilerle ilişkilidir. Örneğin, teknoloji konusunda bu tip eko-anarşistler şunu öne sürerler; "[p]iyasa kapitalizmi ateşi çıkaran kıvılcımken, ve bütünün (ing. complex) merkezinde olmaya devam ederken, aslında daha büyük olan bir şeyin bir parçasıdır; organik insan toplumlarının ekonomik-araçsal uygarlaşmaya, ve sadece hiyerarşik ve dışsal olmakla kalmayıp giderek "hücresel" ve içsel olan kitle tekniklerine zorla uyumlanması. Bu sürecin pekçok bileşenlerinin, önce neden ve sonra ikincil etkiler mekanistik hiyerarşisi içinde, katmanlaşması hiç bir anlam ifade etmez." [David Watson, a.y., s. 127-8].
Bu nedenle, "İlkelci" anarşistler, toplumsal ekolojistlerin insanlığı ve yerküreyi özgürleştirmek için temel gördükleri uygun teknoloji kullanımı çağrısını da içermek üzere, teknolojinin tüm yönlerine daha eleştirel yaklaşırlar. Watson'un belirttiği gibi:
"Teknolojik toplumdan bahsetmek aslında, kapitalizm içinde oluşturulmuş tekniklerden, dolayısıyla da sermayenin yeni biçimlerini oluşturacak tekniklerden bahsetmek demektir. Bu teknolojiyi belirleyen toplumsal ilişkilerin kendine özgü (belli) bir alanı olması kavramı sadece tarihsel olmayan ve diyalektik olmayan bir şey değildir, aynı zamanda basitleştirilmiş alt-üst yapı şeması çeşidini de yansıtır." [a.y., s. 124].
Böylece, teknolojiyi kimin kullandığı, onun etkilerini belirleyen şey değildir, aksine teknolojinin etkisi büyük ölçüde onu meydana getiren toplum tarafından belirlenir. Diğer bir ifade ile, toplumda hangi teknolojinin kullanacağını seçenlerin genel olarak gücü elinde bulunduranlar olması nedeni ile, seçilen teknoloji hiyerarşik gücü tekrar oluşturma eğilimine sahiptir (zulmedilen insanların teknolojiyi güçlüler aleyhine kullanabilme yeteneği, ve teknolojik değişme ile toplumsal mücadelenin karşılıklı ilişki içinde olması hakkında Kısım D.10'a bakınız).
Bu nedenle, teknolojilerin kimler tarafından kullandığından bağımsız olarak bazı etkilerinin olduğu dikkate alınırsa, uygun teknolojinin kullanımı konusu bile, sadece eldeki mevcut teknolojiler arasında seçim yapmaktan daha öte bir şeydir. Bu da, bireysel özgürlüğün, yetkilendirmenin ve mutluluğun azamileştirilmesi söz konusu olduğunda; teknolojinin tüm yönlerinin değerlendirilmesi, ve gerekirse düzenlenmesi ve hatta reddedilmesi sorusudur. Toplumsal Ekolojistlerin pek azı buna karşı çıkacaklardır, farklılıklar genelde derin bir siyasi noktadan ziyade yapılan vurgu sorusudur.
Nihayet, "İlkelci" anarşistler, pekçok diğer anarşist gibi, Toplumsal Ekolojistlerin belediye seçimlerinde yarışan adayları desteklemesini eleştiririrler. Toplumsal Ekolojistlerin bunu, halkçı kendinden-yönetim meclisleri ve devlete karşı bir güç oluşturmakta araç olarak görmesini pek az anarşist kabul edecektir. Bunu içsel olarak reformist, ve toplumsal değişimi meydana getirmekte seçimleri kullanma olanağı hakkında naif bulurlar (bunun ayrıntılı tartışması için Kısım J.5.14'e bakınız). Radikal fikirleri sulandırarak ve ilgili insanları bozulmasına yol açarak, seçim kampanyası yürütmenin çıkmaz bir sokak olduğunu belirterek, bunun yerine anarşist ve ekolojik fikirlerin öne çıkarılmasının aracı olarak doğrudan eylemi önerirler (Kısım J.2 -- Doğrudan Eylem Nedir ?'e bakınız).
"İlkelci" anarşizm hakkında daha çok bilgi için John Zerran'ın Future Primitive ve Elements of Refusal, ve David Watson'un Beyond Bokkchin ve Against the Mega-Mashine adlı eserlerine bakılabilir.
Son olarak, biyo-merkezli doğası nedeni ile pekçok anarşist tarafından insan-karşıtı olarak nitelendirilen "derin ekoloji" akımı vardır. İnsanların, insan olarak, ekolojik krize yol açtığına inanan anarşistler vardır, ki bu derin ekolojistler tarafından öne sürülmetedir. Örneğin, Murray Bookchin derin ekolojiyi ve içindeki insan-karşıtı fikirleri devamlı eleştiren birisi olmuştur (örnek olarak Which Way for the Ecology Movement'a bakınız). David Watson da Derin Ekoloji'ye karşı çıkmıştır (George Bradford adı ile yazdığı How Deep is Deep Ecology adlı çalışmasına bakınız). Anarşistlerin pek çoğu, insanların değil sistemin sorun olduğunu, ve sadece insanların onu değiştireceğini savunurlar. Murray Bookchin'in sözleriyle:
"[Derin Ekoloji'nin sorunu] 'İnsanlık' ve 'Toplum' olarak adlandırılan soyutlamalardan değil; devamlı olarak yokolmakta olan insanlık duygusunu saklamak için 'doğal yasa' kullanan, ve konuştuğumuzun kapitalizm olduğu gerçeğini ihmal ederek toplumsal gerçekliğin aşırı ihmal edilmesinin üzerini örten, kaba biyolojizmin otoriter çizgisinden kaynaklanmaktadır." [The Philosophy of Social Ecology, s. 160].
Ekolojik eleştiri ve analizi insan ırkının protestosuna indirgemek ekolojik yıkımın gerçek nedenlerini ve dinamiklerini ihmal eder; böylece de, bu yıkımın önlenmesini sağlayacak olanın bulunamamasını sağlar. Basitçe ifade edilecek olursa, insanların büyük bir kısmı yaşamlarını, topluluklarını, endüstrilerini ve eko-sistemlerini etkileyen kararlar üzerinde gerçekten bir söz söyleme yetkisine sahip değilken, suçlanacak olanın insanlar olması bayağı güçtür. "İnsanlık" üzerine odaklanarak (ve böylece zengin-yoksul, erkek-kadın, beyaz-renkli, sömürenler-sömürülen, ve hükmeden-hükmedilen arasında bir ayrım yapmayarak), içinde yaşadığımız sistem ve ekolojik sorunların kurumsal nedenleri gözardı edilmektedir.
Önde gelen temsilcilerinin fikirlerinin anarşistler tarafından devamlı olarak eleştirilmesi sonucu pekçok Derin Ekolojist, hareketlerinin insan-karşıtı fikirlerinden uzaklaşmıştır. Derin ekoloji, özellikle Earth First! (EF!), zaman içinde oldukça değişmiştir, ve bugün EF! sendikalist birlik olan Industrial Workers of the World (IWW) ile yakın çalışma ilişkileri içindedir. Derin ekoloji eko-anarşizmin bir kolu olmamakla beraber, pekçok ortak fikire sahiptir; ve (EF! gibi) toplumsal olmayan fikirlerini reddederek, giderek insan ırkının değil hiyerarşinin sorun olduğunu görmeye başladıkları anarşistler tarafından da kabul edilmektedir (Murray Bookchin ve önde gelen Earth First!'çü Dave Foreman arasındaki tartışma için Defending the Earth adlı kitaba bakınız).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder