Evet. Toplumsal anarşizm içinde dört ana eğilim vardır --karşılıkçılık (ing. mutualizm) , kolektivizm, komünizm ve sendikalizm. Farklılıklar çok ayıredilebilecek cinsten değildir, ve genellikle strateji temelinde farklılıkları içerir. Karşılıkçılık ve diğer toplumsal anarşizm çeşitleri arasında bir büyük farklılaşma vardır. Karşılıkçılık piyasa sosyalizmi olgusu üzerinde şekillenir --emekçilerin kooperatifleri, komün bankaları aracılığı ile emeklerinin ürünlerini değişirler. Bu karşılıklı banka ağı "risk ve harcamalar çıkarıldıktan sonra ... verilen boçlar üzerinde hiç bir faizin uygulanmadığı [ÇN. tarzda] ... herhangi bir bireye ya da sınıfa özel ayrıcalık sunulmadan, tüm toplumun faydasına [ÇN. çalışacaktır]." [Charles A. Dana, Proudhon and his "Bank of the People", s. 44-45.]. Bu sistem, "her yerde değişim ve kredi [ÇN. mekanizmalarında] uygulanarak, emeğe yeni unsurlar verecek ve onu gerçek anlamda demokratik yapacaktır." [a.y., s.45].
Karşılıkçılık'ın toplumsal anarşizmdeki şekli, bireysel anarşistlerde var olan bağımsız kooperatiflerin yerine yerel toplumca (ya da komünce) sahiplenilen karşılıklı bankalar olması nedeni ile farklılaşır. Bu onların kapitalist girişimler yerine kooperatifler için yatırım fonları sağlamasını sağlar. Bir başka fark ise, hürriyetçi komünlerin federasyonunu tamamlayacak tarzda, bazı toplumsal anarşist karşılıkçıların Proudhon'un "tarımsal-endüstriyel federasyon" olarak tanımladığı oluşumu desteklemeleridir. Bu "ticaret ve endüstri'de karşılıklı emniyeti sağlayacak ... bir konfederasyondur" ve yollar, demiryolları gibi büyük ölçekli gelişmeleri sağlayacaktır. Bu,"belirli federal düzenlemelerle, federal devletlerin vatandaşlarını hem içerden hem de dışardan gelebilecek kapitalist ve finansal feodal [ÇN. tehditlerden] korunayacaktır". Bunun nedeni ise "politik hakların ekonomik haklarla desteklenmesi [ÇN. gereğidir].
Böylece, tarımsal-endüstriyel federasyon toplumun anarşist doğasının, piyasa kontrolündeki değişimin istikrarsızlaştıran (servette ve dolayısıyla güçte eşitsizliği arttıran) etkilerinden sakınmasını sağlayacaktır. Bu çeşit bir sistem, "endüstrilerin kardeşler olduğu; aynı bedenin parçaları olduğu; birisinin acısını diğerlerinin paylaştığı [ÇN. bir sistemdir]. Bu nedenle, hep birlikte tükenmek ve karmaşıklığa düşmek için değil, ortak refah durumunun koşullarını birlikte sağlamak için federe hale gelmeliler ... Bu tip bir düzenleme onların hürriyetinden bir şey eksiltecek değildir; basitçe onların hürriyetine daha çok güvenlik ve güç katacaktır." [The Principle of Federation, s. 70,67 ve 72].
Toplumsal anarşizmin diğer biçimleri karşılıkçıların, kapitalist-olmayanlar için olsa bile, piyasalara verdiği desteği paylaşmazlar. Bunun yerine özgürlüğün, en iyi şekilde üretimin komünal hale gelmesi ve bilgi ile ürünlerin serbestçe kooperatifler arasında paylaşılmasını yolu ile sağlanacağına inanırlar. Diğer bir deyişle, toplumsal anarşizmin diğer biçimleri, karşılıkçılık'ın bireysel kooperatifler sisteminin yerine, üretici birliklerinin federasyonu ve komünler aracılığı ile sağlanan ortak (ya da toplumsal) sahipliğe dayanan bir sistemi oturtur. Bakunin'in dediği gibi, "geleceğin toplumsal organizasyonları tamamen aşağıdan yukarıya doğru yapılmalıdır; ilk olarak onların sendikalarında, sonra komünlerde, bölgelerde, uluslarda ve nihayet uluslararası ve evrensel büyük federasyonlarda" ve "toprak, emek araçları ve tüm kapital toplumun tümünün kolektif mülkiyetinde olacaktır ve sadece işçiler tarafından, diğer bir ifade ile tarımsal ve endüstriyel birlikler tarafından kullanılacaktır." [Michael Bakunin: Selected Writings, s. 206 ve s. 174).
Ancak kooperatif ilkesini bireysel çalışma yerinin ötesine genişletmekle bireysel hürriyet azamileştirilebilir ve korunabilir (anarşistlerin çoğunun piyasaya neden karşı çıktıkları konusu için Kısım I.1.3'e bakınız). Bu açıdan aslında Proudhon ile aynı zemini paylaşmaktadırlar. Endüstriyel konfederasyonlar, "bu gruplardan birinin mülkiyetinde olan ve karşılıklı bir anlaşma ile tüm ... federasyonun kolektif mülkü haline gelecek üretim araçlarının ortak kullanımını garanti edecektir. Bu yolla, grupların federasyonu ... toplumun dalgalanan ihtiyaçlarını karşılamak için gerekli üretim oranlarını düzenleyebilecektir." [James Guillame, Bakunin on Anarchy, s. 376].
Bu anarşistler karşılıkçıların kooperatifler içinde işçilerin üretimi kendi yönetmeleri fikrini desteklerler, ancak piyasa yerine, bu birliklerin (ing. associations) konfederasyonunun karşılıklı yardımlaşmayı (ing. mutual aid) temsil eden canalıcı nokta olduğunu savunurlar. "Farklı fabrikalarda çalışan işçiler, üretim araçları üzerinde oldukça zorlu bir süreç sonucunda elde ettikleri kontrolü, kendini 'anonim şirket' olarak adlandıran üstün bir güce devretmekte isteksiz olacakları" [a.y., s. 364] bilinirken, çalışma yeri otonomisi ve kendinden yönetim tüm federasyonların temelini oluşturacaktır. Bu endüstri-geneli federasyona ek olarak, herhangi bir belli endüstriyel federasyonun fonksiyonu veya yetkisi dahilinde bulunmayan, ya da toplumsal boyutu olan konularla ilgili olacak endüstriler-arası ve komün konfederasyonlarını teşkil edilecektir. Yine burada da Proudhon'un karşılıkçı görüşlerine benzerlikler görmekteyiz.
Toplumsal anarşistler üretim araçlarının ortak mülkiyeti konusunda ısrarlı bir tutum içindedirler (tamamen bireyler tarafından kullanılanlar hariç olmak üzere), ve bireycilerin onları kullananların "satadabileceği" görüşünü kabul etmezler. Bunun sebebi, daha önce de belirtildiği gibi, bunun serbest bir toplumda kapitalizm ve devletçiliğe tekrar gerekli zemini yaratacağı fikridir. Buna ek olarak, diğer toplumsal anarşistler karşılıkçıların, ortak (ing. mutual) bankacılık sistemi aracılığı ile, kapitalizmin reforme edilerek hürriyetçi sosyalizme dönüştürülebileceği fikrini de kabullenmezler. Onlara göre kapitalizm ancak toplumsal bir devrimle yerini özgür topluma bırakabilir.
Kolektivistler ve komünistler arasındaki temel ayrım devrimden sonra "para"nın rolü sorusu üzerindedir. Anarko-kolektivistler üretim araçlarında özel mülkiyetin sona erdirilmesini anahtar olarak görürken, anarko-komünistler paranın ortadan kaldırılmasına asıl önemi verirler. Kropotkin'in belirttiği gibi, kolektivist anarşizm "üretim için gerekli olan herşeyin emek grupları ve özgür komünler tarafından sahip olunduğu bir durumu ifade ederken, emeğin karşılığının verilmesinin yollarının, komünist olsun ya da olmasın, her grubun kendisince halledilmesi gerektiğini savunur" [Kropotkin's Revolutionary Pamplets, s. 295].
Yani, hem komünizm, hem de kolektivizm üretimi üretici birlikleri aracılığı ile aynı şekilde organize ederken, üretilen malların nasıl dağıtılacağı konusunda farklılaşırlar. Komünizm serbest tüketime dayanırken, kolektivizm katkıda bulunulan emek ölçüsünde malların dağıtımı temeline dayanır. Ama, anarko-komünistlerin pekçoğu zamanla üretkenlik arttıkça ve topluluk olgusu geliştikçe, paranın ortadan kalkacağına inanırlar. Böylece her iki grup da, uzun dönemde, toplumun komünist deyişteki--"herkesten yeteneğine göre, herkesin ihtiyacına göre", gibi işleyeceği konusunda hemfikirdirler. Sadece bunun ne kadar zamanda gerçekleşeceği konusunda uzlaşamazlar.
Anarko-komünistlere göre, devrimden sonra "komünizm --en azından kısmi--, bu kolektivizmi inşaa etmede daha fazla şansa sahiptir" [a.y., s. 298]. Kolektivizmin, "üretim araçları üzerindeki özel mülkiyeti kaldırdığında başlaması ancak, eşitsizliklerin yeniden oluşması demek olan sarfedilen emeğe göre ücret sistemine tekrar dönüşle kendisinin oluşumunu tersine çevirmesi" [Alexander Berkman, The ABC of Anarchism, s. 80] özellikleri nedeni ile, komünizme doğru yönelimin hayati derecede önemli olduğuna inanırlar.
Komünizme ne kadar çabuk geçilirse, o ölçüde yeni eşitsizliklerin gelişmesinin önlenebileceğine inanırlar. Söylemek her ne kadar gereksiz olsa da, bu duruşlar aslında farklı değildirler, ve pratikte anarşizmi öne çıkaranların siyasi bilinç düzeyleri ve toplumsal devrimin gereksinimleri her alanda hangi sistemin uygulanacağını belirleyecektir.
Yani, kapitalizm altında dahi, anarko-sendikalistler "özgür üreticilerin özgür birliğini" yaratmayı amaçlarlar. Bu birliklerin "anarşizmin pratik okulu" olarak işlev göreceğini düşünürler ve Bakunin'in işçilerin örgütlerinin devrim öncesi dönemde "sadece fikirleri değil aynı zamanda bizzat geleceğin gerçeklerini" yaratmaları gerektiği saptamasını da oldukça ciddiye alırlar.
Anarko-sendikalistler, diğer tüm toplumsal anarşistler gibi, "Sosyalist ekonomik düzen hükümet kararnameleri ve yasaları ile düzenlemeyeceğine, aksine ancak ve ancak üretimin her branşında işçilerin el ve beyinleri ile dayanışmacı ortak çalışması sonucu gerçekleşebileceğine kanaat getirmişlerdir, yani üreticilerin tüm fabrikaların yönetimini --genel ekonomik organizmanın bağımsız üyeleri olan ayrı gruplar, fabrikalar ve endüstri branşları gibi formlarda-- kendilerinin bizzat üstlenmesi ve özgür karşılıklı anlayış temelinde topluluğun faydasına üretimi ve ürünün paylaşılmasını sistematik bir şekilde devam ettirilmesini" [Rudolf Rocker, Anarcho-syndicalism, s. 55] savunurlar.
Sendikalistler ve diğer devrimci toplumsal anarşistler arasındaki farklar oldukça muğlaktır ve tamamen anarko-sendikalist sendikalar sorusu etrafında şekillenmektedir. Kolektivist anarşistler hürriyetçi sendikaların kurulmasının önemli olduğu konusunda hemfikirdirler, ve bu nedenle de "emekçi kitlelerin toplumsal (ve bunun sonucunda, siyaset-karşıtı) gücünün ... geliştirilmesi ve organizasyonizasyonun sağlanmasını" [Bakunin, Michael Bakunin: Selected Writings, s. 197] için emekçi hareketinin içinde çalışmanın hayati olduğu konusunda hemfikirdirler.
Komünist anarşistler ise genelde emekçi hareketinin içinde çalışmanın önemini kabullenmekle beraber, sendikalist organizasyonların mücadele içinde işçilerce şekillendirileceğine inanırlar, ve "isyan ruhunun" canlandırılmasının sendikalist birlikler kurulmasından daha önemli olduğuna ve işçilerin bunlara katılacağını ümit ederler. İşyeri oluşumlarına fazla önem vermezler, çünkü onlara göre bu mücadele kadar hiyerarşiye ve işyeri dışındaki tahakküme karşı mücadele de önemlidir (anarko-sendikalistlerin pekçoğu da buna katılacaktır, ama bu genelde sadece bir vurgu sorunu olmaktadır). Komünist-anarşistlerin küçük bir bölümü emekçi hareketinin reformist doğası nedeni ile onun içinde uğraş vermenin gereksizliğine değinirler, ama bunlar küçük bir azınlıktırlar.
Hem komünist, hem de kolektivist anarşistler tamamı ile saf anarşist organizasyonlar içinde birlik olmanın gerekliliğini kabul ederler. Anarşistlerin fikirlerinin belirginleşmesi ve diğerlerine iletilmesi için anarşistlerin birarada çalışmasının hayati olduğunu düşünürler. Sendikalistler anarşist grup ve federasyonların önemini sık sık reddederler, çünkü onlara göre devrimci endüstriyel ve topluluk birlikleri kendi başlarına yeterlidirler.
Sendikalistler anarşist ve sendika hareketlerinin tek bir oluşuma indirilebileceğini düşünürler, ama diğer pekçok anarşist buna kabul etmez. Sendikalist olmayanlar sendikacılığın reformist doğasına dikkat çekerek, sendikalist sendikaların devrimci karakterinin devam ettirilmesi gereğine dikkat çekerler, bunun içinde anarşistler [ÇN. sendikalar] içinde anarşist gruplar ve federasyonların bir parçası olarak çalışmalıdırlar. Sendikalist olmayanların pekçoğu anarşizmin ve sendikalizmin tekbirleşmesinin (ing. fusion) ayrı ayrı görevlerinin başarısız olmasına yol açacak bir karışıklık yaratacağına inanırlar.
Pratikte, anarko-sendikalistlerin çok azı anarşist federasyonlara gereksinim olduğu fikrini toptan reddeder, öte yandan pek az anarşist tamamen sendikalizm karşıtıdırlar. Örneğin, Bakunin hem anarko-komünist hem de anarko-sendikalist fikirlere esin kaynağı olmuştur; Kropotkin, Malatesta, Berkman ve Goldman gibi anarko-komünistler de hep anarko-sendikalist hareket ve fikirlere sempati ile yaklaşmışlardır.
Toplumsal anarşizm çeşitleri üzerine daha ileri okumalar için şunları önerebiliriz: karşılıkçılık genellikle Proudhon'un, kolektivizm Bakunin'in, komünizm Kropotkin, Malatesta, Goldman ve Berkman'ın çalışmaları ile özdeşleşmiştir. Sendikalizm ise, "ünlü" isimlerin çalışmalarından ziyade mücadelede emekçilerin bir ürünü olması nedeni ile bir şekilde farklıdır (her ne kadar bu George Sorel'in sendikalizmin babası olarak adlandırılmasını engellemese de --o da varolan bir sendikalist hakkında yazmıştır aslında. Emekçi sınıfların kendilerinin kendi fikirlerini geliştireceği fikri genelde havada kalmaktadır). Ama, Rudolf Rocker genellikle anarko-sendikalist teorinin en önde gelen ismi kabul edilir, yine Fernand Pelloutier ve Emile Pouget'in çalışmaları da anarko-sendikalizmi anlamak için temel okumalar arasında sayılır. Toplumsal anarşizmin gelişiminin ve önde gelenlerinin ana çalışmalarının mükemmel bir özeti için, Daniel Guerin'in No Gods No Masters antolojisinden daha iyisi yoktur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder