Polisin, adli bilgilerle ilgili 'ayrı bir veritabanı' tutmasına gerek var mıdır? Hem gerek yoktur, hem de Ceza Muhakemesi Kanunu'na göre böyle bir şey mümkün değildir. Uygulamanın, uluslararası hak ve özgürlükler müktesebatı ile veri kaydı/işlenmesi müktesebatına aykırı olması da konunun başka bir veçhesi
Sizin GBT’nizde ne yazıyor?
Mutlaka hayatınızın bir aşamasında karşınıza çıkmıştır, ya da duymuşsunuzdur. Şu meşhur GBT uygulaması. GBT, Genel Bilgi Toplama kelimelerinin baş harfleri. 12 Eylül Darbesi öncesine kadar gidiyor tarihi. En son olarak havaalanlarında GBT araştırması yapılacak, diye bir haberle gündeme gelmişti. Madem uçak güvenliği söz konusu, GBT’ye sorarsın olur biter!!! Peki, kim ya da ne bu GBT. Kim kurar, kim işletir, kuralları var mıdır? Fiş’te ne yazar? Kırmızı, turuncu ve yeşil gibi renkleri var mıdır? Varsa ne anlama gelir? Bir vatandaş olarak ilgili makama başvurup, “Benim fişimin fotokopisini verir misiniz, lütfen?” diyebilir misiniz?
Biliyor ve yaşıyorsunuz, ‘Fişlenme’ Türkiye’de neredeyse kanıksanma noktasına gelmiş çok tehlikeli bir olgu.
Kamu kurumları, ‘sözde’ kamusal yetkilerden yola çıkarak kendi vatandaşlarını fişliyor. İşte GBT bu fişleme yöntemlerinden sadece birisi. Güya yasal olanı... Bunun dışında başka kurumların da yasal olduğunu iddia ettiği fişlemeleri var. Bir de tartışmasız yasa dışı fişleme örnekleri var. Batı Çalışma Grubu fişleri, 1.Ordu Fişleri. Kim bilir daha ne fişler vardır. Efendim ‘fiş’ tabiriyle elektrik fişini kastetmiyoruz tabii ki. Ama konunun kendisi ‘elektrikli.’ Demokratik bir toplumda, devlet vatandaşını fişler mi? Bu fişler ne işe yarar? Bu fişleri, kim, nasıl kullanır?
Türkiye’de bu GBT fişlemesi bir ‘yönerge’yle yapılıyor. Adı, KİHBİ (Kaçakçılık İstihbarat, Harekât, Bilgi Toplama) Bilgi Toplama Yönergesi... Bu yönerge iki yasaya dayandığını iddia ediyor. İddia ediyor diyoruz, çünkü aşağıda göreceğiniz gibi, o yasalar da Emniyet’e böyle bir yönerge çıkarma yetkisi vermiyor.
KİHBİ Bilgi Toplama Yönergesi’ne nasıl ulaşırsınız?
Merak etmeyin, hemen söyleyeyim. Bu yönerge yayınlanmamıştır. Emniyet Genel Müdürlüğü web sitesinde bol bol ismini görürsünüz ama kendisini bulamazsınız! Türkiye hâlâ gizli kanunlar, kararnameler, yönetmelikler, gizli idari düzenlemeler ülkesi. Bir diğer deyişle ülkemizde vatandaşlar bilmedikleri kanunlara, düzenlemelere uyarak(!) yaşamak zorunda... Bir insanla ilgili ‘kişisel bilgiler/veriler’ içeren devlet GBT kayıtları o kişilere kapalı. Gizli yani. Bıraktık bilgileri, bu bilgileri tutmaya güya imkân veren KİHBİ Bilgi Toplama Yönergesi’nin kendisi gizli. Sormak lazım, vatandaş, ülkesinde geçerli ‘düzenleyici bir idari’ işleme/dokümana nasıl ulaşacak? İstediğiniz kadar AB Müsteşarlığı, AB Bakanlığı kurun, istediğiniz kadar vatandaşın ‘bilgiye erişim hakkından’ bahsedin, temel mantık değişmiyor. Devlet dediğin bazı şeyleri gizli yapar, vatandaşına hesap vermez!!! Mahkemenin iptal edeceği şüphesini taşıdığın yönergeyi yayınlamazsın olur biter...
Hukuk mu Dediniz?
Peki, böyle bir uygulama geçerli hukuk açısından mümkün müdür? Tabii ki değil. Yönerge, bir yasanın bir kamu kurumuna verdiği görevin nasıl yürütüleceğini düzenleyen emirnamedir aslında. Hukukta bu tür işlemlere ‘adsız düzenleyici işlemler’ denir ve yönetmelik niteliğindeki işlemler olarak kabul edilir. Çünkü Anayasa 124 ncü maddesi idareye bu konuda sadece ‘yönetmelik çıkarma’ yetkisi vermiştir. Şu halde idare, tüzük, yönetmelik gibi yasalarda tanımlanmış idari işlem isimleri dışında bir idari düzenleyici işlem yaratırsa, bunlar yönetmeliklerin tabi olduğu hükümlere uymalıdır. Yönetmelikler ise iki temel unsur taşımalıdır: i) Üst norma uygun olmalı, ii) Usulüne uygun yayın veya ilan yoluyla kamuoyuna duyurulmalıdır. Hadi bu genel/anayasal zorunluluğu bir kenara koyalım. 17.2.2006 tarihli ve 26083 sayılı Resmi Gazete’de bir yönetmelik yayınlandı: ‘Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik’. Bir yasa ya da düzenleyici idari işlem bu yönetmeliğe de uygun olmalıdır: i) Düzenleme yetkisini hangi kanundan aldığını açıkça göstermelidir, ii) Maddeler gerekçeli olmalıdır, iii) Bu yönet-melikten sonra ‘artık’ bir düzenleyici işlemin adı ‘Yönerge’ olamaz, iv)Yönetmelik hükmün-deki ‘Yönerge’nin yayınlanması veya ilanı suretiyle duyurulması gerekmektedir. Bu açıklamalarımızla KİHBİ Bilgi Toplama Yöner-gesinin, hukuka aykırı olduğu sanırız kendiliğinden anlaşılmış oluyor.
KİHBİ Bilgi Toplama Yönergesi’nin yasal dayanağı var mıdır?
O zaman Devlet/Emniyet usulüne uygun bir yönetmelik çıkarabilir, bu sorunu çözebilir diye düşünebilirsiniz. Ama konu bu kadar basit değil tabii ki. Asıl tartışılması gerekli konu da burası. Çünkü Emniyet’in KİHBİ Bilgi Toplama Yönergesi’nin kendisine yetki verdiğini iddia ettiği iki yasa, Emniyet’e, İçişleri Bakanlığı’na böyle bir yetki vermiyor. Aslında veremez de... Emniyet, yönergenin 3152 Sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 13/c maddesine dayandığını iddia etmektedir. 1985 tarihli yasanın bu maddesi, Emniyet’e ‘Suç işleyip ele geçmeyen kişilerin’ kayıtlarını tutma yetkisi vermektedir.
Bir kere bu madde ‘suç işleyen’ kişilerle yani hakkında bir suçla ilgili kesin hüküm bulunan kişilerle ilgilidir. Yani hakkında kesin hüküm bulunmayan bir kimse için bu maddeye dayanılarak KİHBİ Bilgi Toplama Yönergesi’ne göre bilgi toplanamaz. İkinci nokta, bu yasa, teşkilat yasasıdır ve anılan daire esas itibariyle, kaçakçılık dairesidir. Tüm görevler kaçakçılık suçlarıyla sınırlıdır. Bir an için tersi düşünülse bile ‘bilgi/veri toplama’nın nasıl yapılacağı, bilginin ne olduğu, bilginin silinmesi, görevlililerin sorumlulukları vb. konular Anayasa’nın 13 ncü maddesi gereği ancak yasayla ayrıntılı olarak düzenlenenebilir. Tıpkı ‘Adli Sicil Kanunu’ndaki düzenleme gibi.
Ülke çapında istihbarat yetkisi ne demektir?
Emniyet’in KİHBİ Bilgi Toplama Yönergesi’yle ilgili ikinci yasal dayanak iddiası, 2559 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu Ek.7. maddesine dayanmaktadır. Madde 1985 yılında eklenmiş olup polise ‘Ülke Seviyesinde İstihbarat Faaliyetleri’nde bulunma yetkisi vermektedir. Peki, böyle bir şey mümkün mü? Emniyet’in (suçu) önleyici kolluk ve adli kolluk hizmetleri olmak üzere iki temel görevi vardır.
Önleyici kolluk hizmeti kapsamında emniyetin tabii ki yasayla ayrıntılı olarak düzenlenme şartıyla ‘istihbarat’ yetkisi vardır. Ancak bu istihbarat yetkisi, ‘keyfi, genel, vatandaşını fişlemeye imkân verecek’ genişlikte değildir.
Önleyici kolluk hizmeti kapsamında istihbarat mutlaka somut bir suç ihtimaline karşı toplanır. Yani, sağ bir iktidar örneğin bana muhalif olan sosyal demokratlar hakkında ya da şu komünistler, şu cumhuriyetçiler hakkında genel bir istihbarat yapayım, nasıl olsa suç işleyecekler mantığıyla hareket edemez. İstihbarat için mutlaka somut bir suç ihtimali söz konusu olmalıdır. Ayrıca istihbarat bilgilerinin hiçbir hukuki değeri yoktur. Bu bilgiler ne zamanki ciddi suç emarelerine, bilgilerine dönüşmeye başlar, polisin önleyici kolluk hizmeti sona erer, adli kolluk hizmeti başlar. Yani dosya savcılığa, adli makamlara gönderilmek zorundadır.
Vatandaşın kaderi polisin algılama dünyasına bağlı olabilir mi?
Süreç ülkemizde nasıl işliyor? Aranan kişilerle, araçlarla ilgili bilgiler KİHBİ/GBT kartotekslerine/veritabanlarına kaydediliyor. Ayrıca kişilerle ilgili polisin hiçbir hukuki değer taşımayan çoğu zaman sübjektif notları da işleniyor. Örneğin bir kişi, bir siyasi suçtan dolayı aklanmış olsa bile o kişinin bilgileri KİHBİ/GBT de tutulmaya devam ediliyor. Hatta haklarında hiçbir suç soruşturması olmamış, dava açılmamış vatandaşlarla ilgili bile “..örgütünün/örgütlerinin üyesidir, Ögörüşleri benimsemektedir...” türünden bilgiler bu kayıtlara işlenmektedir. Malumunuz, güvenlik soruşturmaları vb. birçok araştırma bu GBT kayıtlarından yapılmaktadır. (*)
Yeni Ceza Muhakemesi Kanunu ne işe yarar?
Denilebilir ki, polisin, adli makamların kendine gönderdiği arama, yakalama emirleriyle ilgili bilgileri KİHBİ/GBT veya bir yere işlemesi o kişileri takip etmesi, yakalaması için zorunludur... Ancak hemen hatırlatmak istiyoruz. 2005 tarihinde yürürlüğe giren yeni Ceza Muhakemesi Kanunu’muzun 90-99 maddeleri polise böyle bir yetki vermiyor. Bu yetki ‘cumhuriyet savcılarına’ aittir. Adli bilgilerle ilgili veritabanları ancak adli kurumlar tarafından tutulabilir. Üstelik Türkiye Devleti, UYAP adı altında dev bir yargı otomasyon projesine başlamıştır. Halen tüm yargı bilgilerinin tutulmaya başlandığı bu sistem Adalet Bakanlığı/İdarenin kontrolünde ve yasadan yoksundur.
Bu tehlikeli bir durumdur. UYAP’ın inşallah, bir vadeye kadar ‘bağımsızlığa kavuşacak’ yargıya bağlandığını, yasal dayanağa kavuşturuldu-ğunu varsayarak söylüyorum; Adalet Bakanlığı’nın belirttiği gibi bu sistemin amaçlarından birisi de polisin tüm adli bilgilere bir ‘tuşa’ basarak ulaşmasıdır. Şu halde soruyorum: polisin adli bilgilerle ilgili ‘ayrı bir veritabanı’ tutmasına gerek var mıdır? Evet hem gerek yoktur, hem de Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre böyle bir şey mümkün değildir. Uygulamanın, uluslararası hak ve özgürlükler müktesebatı ile veri kaydı/işlenmesi müktesebatına aykırı olması da konunun başka bir veçhesi. Geriye, hak-kında KİHBİ/GBT gibi veritabanlarında bilgi tutulduğunu öğrenen vatandaşlara dava aç-mak, bu usulsüz düzenlemeleri iptal ettirmek ve sair yasal haklarını aramak kalıyor.
***
Sadece 1988 tarihi itibarıyla ‘GBT/Genel Bilgi Toplama vb’ yöntemlerle FİŞLENEN VATANDAŞ sayısının 4.800.000 kişi olduğu tahmin edilmekte ve bu fişleme bilgilerine göre 1 milyon 700 bin kişinin güvenlik soruşturmalarında hayatlarının etkilendiği tahmin edilmektedir. (Halil Nebiler, Cumhuriyet Gazetesi, 15.3.1988, Güvenlik Soruşturması, Onur Karahanoğulları, sy.163)
Haluk İnanıcı: Avukat
(Radikal Gazetesi / 16.06.2009)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder