Bu Blogda Ara

1 Şubat 2011 Salı

Federalizm


Özetlersek: geleceğin liberter toplumu ikili bir yapıya sahip olacaktı: kendinden yönetimli işçi birliklerinin federasyonu biçimindeki ekonomik; komünlerin federasyonu biçimindeki idari. Nihai gereklilik ise bu gösterişli yapıyı, uygulanmak üzere bütün dünyaya yayalabilecek olan daha geniş kapsamlı bir kavramla taçlandırmak ve birleştirmekti: federalizm.

Proudhon'un düşünceleri olgunlaştıkça, federalist düşünce açıklığa kavuştu ve hakim hale geldi. Son yazılarından birisi Du Principe Federatif et de la Necessite de Reconstituer de Parti de la Revolution (1863) başlığını taşıyordu; ve daha önce bahsedildiği üzere, yaşamının sonuna doğru kendisini anarşistten ziyade federalist olarak adlandırma eğilimi göstermişti. Bizler artık küçük, eski --dahası, kendi zamanlarında bile bazen federal bir temelde biraraya gelen-- kentler döneminde yaşamıyoruz. Zamanımızın sorunu büyük ülkelerin idare edilmesidir.


Proudhon şu yorumu yapıyordu: "Eğer Devlet asla bir şehrin veya komünün alanı dışına taşmasaydı, herkesi kendi yargısını yapmaya çağırırdım, ve daha fazla da bir şey söylemezdim. Ancak bunun, şehirlerin, kentlerin ve köylerin binlerle sayıldığı bir devasa bölgesel kümelenmeler meselesi olduğunu unutmamalıyız." Toplumu mikro organizmalara bölmek söz konusu olamaz. Birlik aslidir.

Ancak, Proudhon'un sertçe karşılık verdiği [şey], otoriterlerin bu yerel grupları "fetih" yasası ile yönetme niyetleriydi: "Onlara bunun bizzat birlik yasası nedeniyle imkansız olduğunu söylemek istiyorum."

"Tüm bu gruplar ... yok edilemez organizmalardır; ... bir şehir üyesinin özgür bir insan olarak yurttaşlığını veya ayrıcalıklarını kaybedememesi gibi, onlar da kendilerini mutlak bağımsızlıklarından soyutlayamazlar. ... Başarılacak tüm her şey ... genel egemenlik ile her birinin ayrı ayrı egemenlikleri arasındaki uzlaştırılamaz karşıtlığın, otorite karşısına otoriteyi koymanın ürünü olacaktır; diğer bir deyişle, güya birliği geliştirirken bölünme örgütlenecektir."

Böyle bir "bütüncül yutma" sisteminde, şehirler veya doğal gruplar "daha üstün bir kümelenme --ki bu yapay olarak adlandırılabilir-- içerisinde kimliklerini kaybetmeye daima mahkum olacaklardır," Merkezileşme, "doğaları itibariyle özerk olan grupların hükümetsel ilişkilere tabi tutulması" anlamına gelir; "... yani, modern toplum açısından gerçek bir tiranlık [anlamına gelir]." Ustası olduğu bu kümeleşmelerin birisine eklemede bulunan Proudhon, bu emperyalizmin, komünizmin, mutlakiyetçiliğin sistemidir diye gürler: "Tüm bu kelimeler eş anlamlıdır."


Öte yandan, eğer çeşitli bölgesel birimler arasında bir hukuk bağı, bir karşılıklılık sözleşmesi, bir federasyon anlaşması oluşturulubilirse; birlik --gerçek birlik, merkezileşme --gerçek merkezileşme-- yıkılmaz olacaktır.

"Özgür insanlar topluluğunu aslında merkezileştiren şey ... sözleşmedir. Toplumsal birlik ... yurttaşların özgür birliğinin ürünüdür. ... Bir ulusun kendisini birlik içinde ifade edebilmesi için, bu birliğin ... tüm işlevlerinde ve melekelerinde merkezileşmiş olması gerekir; merkezileşme aşağıdan yukarıya doğru, çevreden merkeze doğru yaratılmalıdır, ve tüm işlevler bağımsız ve kendinden hükümetli olmalıdır. Ne kadar çok merkez noktası olursa, merkezileşme o kadar güçlü olacaktır."

Federal sistem hükümetsel merkezileşmenin zıttıdır. Liberterliğin ve otoriterliğin devamlı çatışma içinde olan iki ilkesi şu şekilde ifade edilebilir: "Federasyon, hürriyet ile otoriteyi birleştirme gereğinden ortaya çıkan tüm sorunları çözer. Fransız Devrimi, gizeminin mirasçısıyla, [yani] işçi sınıfıyla taşındığı yeni bir düzenin temellerini sunmuştur: tüm insanları bir 'federasyonlar federasyonu' içerisinde birleştirmek." Bu ifade dikkatsizce kullanılmamıştır: evrensel federasyon çok büyük olacaktır; büyük birimler kendi aralarında federe hale gelmelidirler. Çokça sevdiği kahin edasıyla Proudhon şunu söylüyordu: "Yirminci yüzyıl federasyonlar çağını açacaktır."

Bakunin, Proudhon'un federalist düşüncelerini sadece geliştirmiş ve kuvvetlendirmiştir. Proudhon gibi, federal birliğin otoriter birliğe üstünlüğünü savunmuştur: "Birarada yaşamaları için bireyleri, birlikleri, komünleri, ilçeleri, veya bölgeleri sınırlayan Devlet'in lanetli gücü artık ortadan kalktığında; onlar çok daha yakın bir şekilde bağlı olacaklardır; her biri için eş derecede baskıcı olan, bugün Devlet'in gücüyle mecbur edildikleri bütünden çok daha yaşayabilir, gerçek ve güçlü bir bütün oluşturacaklardır."

 Otoriterler, "resmi, dogmatik ve hükümetsel birlik ile, yalnızca bireylerin ve grupların en azami özgürce gelişmelerinden, komünlerdeki, komünlerin ötesinde bölgelerdeki, ve bölgelerin ötesinde uluslardaki işçi birliklerinin ... federal ve tamamen gönüllü ittifaklarından kaynaklanabilecek olan gerçek ve canlı birliği daima birbirine karıştırırlar."

Bakunin, komün ile ulusal federal organ arasındaki acil bir gövdenin gereğine vurgu yapmıştı: ilçe veya bölge, özerk komünlerin özgür federasyonu. Ancak, federalizmin egoizme veya tecrite yol açacağı düşünülmemelidir.

Dayanışma özgürlükten ayrılamaz: "Komünler tamamen özerk kalırlarken, ... kendi aralarındaki dayanışmayı düşünürler ve özgürlüklerinden hiçbirisini kaybetmeksizin sıkıca birleşirler." Modern dünyada, ahlaki, maddi ve entelektüel çıkarlar bir ulusun farklı parçaları arasında, ve farklı uluslar arasında gerçek ve güçlü birlik yaratmıştır; yani birlik Devlet'ten daha uzun yaşayacaktır. Ancak, federalizm iki ucu keskin bir bıçaktır.

Fransız Devrimi sırasında, Girondistlerin "federalizm"i gericiydi, ve Charles Maurras'ın kralcı okulu "bölgeselcilik" adı altında bunun taraftarlığını yapmaktaydı. Birleşik Devletler gibi bazı ülkelerde, federal anayasa farklı renklerden olan insanları yurttaşlık haklarından mahrum bırakanlar tarafından kullanıldı. Bakunin, ancak sosyalizmle federalizme devrimci bir içerik kazandırılabileceğine inanıyordu. Bu nedenle, onun İspanyol takipçileri, kendisini Proudhoncu olarak adlandıran Pi y Margall'ın burjuva federalist partisine, ve hatta kısa ve prematüre 1873 cumhuriyeti dönemi sırasında bunun "kantoncu" sol kanadına pek az bir ilgi gösterdiler. [19]

[19] Pi y Margall, İspanya'da kısa bir süre için cumhuriyetin kurulduğu 1873 ile 1874 arasında bakandı. (Çevirenin notu.) Ocak 1937'de, kadın bir anarşist olan Fedenca Montseny bakan olduğunda, Pi y Margall'ın bölgeciliğini övdüğünde, Gaton Leval onun Bakunin'in bir izleyicisi olmaktan çok uzak olduğu cevabını vermişti.

Daniel Guerin

Kaynak: "2. In Search of a New Society"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder