Bu Blogda Ara

5 Şubat 2011 Cumartesi

Meçhul Öğrenci Manifestosundan

MANİFESTO



Uygarlık, insanı durmaksızın yok eden ancak öldürmeyen, tesirinin ölçülmesi imkansızlaştırılan bir zehirdir. Sihri, muhteşem “rüyaları” gerçekleştirebilme iddiasını reklamlarla kanıtlanmış ve noterler huzurunda onaylanmış olmasındadır. Bu manifesto, “7/24” rüya garantili uykulara dalmayan çocukların sancılı aşk, saf acı ile sanrı ve arzularının arasındaki uydurma bağı koparma uğraşlarının kalemle olan ilişkisinden doğmuştur.

Yüksek oranda tehdit ihtiva eden bu manifesto; yok etmek ya da yok olmak arasındaki sınırlarda, kimi zaman alçak kimi zaman yüksek uçuşların basit deneyimsel yaşanmışlıklarından yola çıkarak hazırlanmıştır.

Korkunç ya da insani olmayan şeylerin toplamı, farkı veya bileşkesi olmak durumunda bırakılan, “yandaş”, “karşıt” yahut tamamen habersiz olama hallerini ayrıcalık diye tanımlayan, suni ve simülatif hayat tasarımcılarını karşısına alanların sözüdür bu maifesto, Meçhul Öğrencilerindir.

Varlık artık bir yığından, bir kütleden ötesi değil! Farklı olduğunu düşünmemizi sağlamaya yarayan şeyse sıfatlar ve onların kombinal toplamlarıdır, lakin bunlar ne elmanın kırmızılığını ne de dünyanın yuvarlaklığını belirten sıfatlardandırlar.

Farklı olduğumuz sanrısını oluşturan, memurluk, orospuluk, hekimlik, polislik, psikiyatrlık, askerlik, yöneticilik gibi özelleşmiş ve meslek belirten sıfatlardır ve ne yazık ki bu emarelerin bir çaresi yoktur. Ancak bunların dışında öyle bir sıfat var ki,  geçici olarak tanımlanabilirliğine rağmen sonlu hayatlarımıza tesir eden başat sıfat hastalıklarının bulaşma, vücuda, sinirlere, akla tesir etme evresi olarak da tanımlanabilir, sıfatların en sefilidir, öğrenciliktir.

Bir iş olmadığı halde patronlar tarafından işçiliği konusunda sürekli eleştiriler alır. Patronların nazarında yalancı, riyakar, embesil yaratılışlı olmasından ötürü kontrol edilmesi ve gözetlenmesi şarttır, kendi başına bırakılamayacak kadar bilinçsiz, düşüncesiz ve ruhsuzdur. Kabul edilemez vasıflarına rağmen iktidar ve gelecek arasındaki sözleşmenin teminatıdır. O, kendisi zannettiği şeyi ebeveynleri marifetiyle soyundan devralacak olandır, varlığının başka hiçbir anlamı yoktur, olamaz.

Birey olmak, tehdit savurmanın başka bir yoludur ve muhtemelen o bunun farkında değildir. Kendisine ait zannettiği her şey kültürel aktarımın sonucunda “elde ettiği” bağımlılıklardır. Sistemli bir şekilde bağımlılıklarımıza kulak asmamızı gizliden gizliye ister düzen, bağımlılıklarımızı kendisi belirlemek koşuluyla tabi. Aktarımların adı sanı olmak dışında da yaşama biçimleri var.

İnsan olmanın doğal bir parçası olmasına rağmen aktarım, iktidarlar tarafından kontrol altına alınmaya çalışılır. Egemen kültürün dışında herhangi bir temasa müsamaha göstermez, marjinalize etme alışkanlığının kaynağı tamda budur işte.

 Bu “aykırılık” sonucunda meçhul olma durumu başlar. Meçhul en modern duyguların temel korkusudur. İşte biz, bu iki noktanın üst üste geldiği yerde, meçhul ve öğrencinin buluşmasında, iki kere itilir, iki kere öğütülmeye, iki kere yok edilmeye çalışılırız ve işte tamda bu yüzden yaşamaya başlarız.

İnsanlık, teknolojinin muştusundan teknolojinin muştulayışına, şirket usu ve devlet gözetimiyle illüzyonist “yeni” bir hal almaya zorlanıyor. Sibernetik çöplükler insanlığa artık her mecrada horozluk yapabilme imkanı sunuyor. Sanal oyunculuk ve rollerle belirlenen ilişkilerin dışında başka bir hayat olduğu sistematik bir ısrarla unutturulmaya çalışılıyor.

Genleri ölmese de türü yok olmanın eşiğine sürükleniyor insanlığın. En değerli özelliklerinden biri olan kendindeliği, bugün tehdit altında. Hepimiz için öngörülen kurgusal bir yaşam mümkün artık. Buna karşın doğal bir hayatın savunuculuğu konusunda müsamaha gösterilmiyor; artık önümüzde iki yol var, ya uydurma ve yöneticilerin tercihlerine göre bir yaşam ya da adı meçhul olarak belirlenmiş karanlığı keşfetme, öğrenme arzusuna göre şekillenecek bir yaşam.

Bizler, saf ateşten, sudan, havdan, topraktan, masallardan, bilmece ve oyunlardan yani bir bütün olarak tabiattan koparılıp sır haline getirilen insanlığın peşine düşmüş ve geri dönmesi için elinden her geleni çekinmeden yapmaya hazır olanlarız. Bildiğimiz tek gölge ağaçların ve hatta çimenlerin gölgesidir, toprağı kavrulmaktan koruyan. Derdimiz nev-i şahsına münhasırlıktır.

MEÇHUL ÖĞRENCİ KOLLEKTİFİ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder