Bu Blogda Ara

2 Şubat 2011 Çarşamba

Mihail Bakunin-Hakkında Yanlışlar ve Doğrular


Bakunin proletaryanın kitlesel eylemi ile örgütlü devrimci azınlığın eylemi arasında sürekli olarak gidip gelir. Kapitalizme karşı mücadelenin bu iki yönü de birbirinden ayrılamaz; ne var ki Bakunin'in ölümünün ardından liberter hareket, bahsi geçen eğilimlere ayrışmış ve ikisi de birbirini dışlamıştır. Aynı olgu Marxist harekette, Alman reformist sosyal demokrasisi ve Rus Jakoben ve radikal sosyal demokrasisi arasındaki ayrımda da gözlenebilir.

Anarşist hareketin bir kanadı, sadece işçi sınıfı yapıları içinde hareket etmek yoluyla kitle örgütünün geliştirilmesini savunur ve Bakuninist düşüncelere tamamen yabancılaşarak apolitiklik noktasına ulaşır; Diğer bir kanat ise içinde bürokratikleşmenin başlangıcını gördüğünden örgütlenme gibi temel bir ilkeyi reddeder; onlar devrimci bireysel inisiyatifin ve örnekleme eylemi yoluyla herkesin yeteneğine göre üreteceği ve ihtiyacına göre paylaşacağı (eğlenceli çalışma ve ortak depodan alma), ideal  komünist topluma duraksamadan geçilmesini kolaylaştıracak olan ilgi gruplarının kurulmasından yanadırlar.
İlk kanat yapılanmış bir örgütlene içinde, işçilerin kitlesel eylemini, üretim araçlarının kollektifleştirilmesini, ve bunların uyumlu bir bütün içinde örgütlenmesini, işçilerin toplumsal dönüşüme hazırlanmasını savundu.

Diğer kanat otoriteyi ve örgüt disiplinini tamamen reddetti; taktiksel olarak bu sermaye ile uyumlulaşma olarak kavrandı. Bu kanat kendisini esasen olumsuzlama yoluyla, otoriteye, iktidara, hiyerarşiye ve legal eyleme karşı tanımlar. Onun politik programı doğrudan Kropotkin den, özellikle “Ekmeğin Fethi”nden esinlenilerek komünal otonomi kavramı üzerinde temellendirilmiştir. Bu eğilim, ekonomik ve sosyal gerçekliği küçük gören çözümlemeleri, toplumun ekonomik mekanizmalarını yanlış kavradığını gösteren CNT'nin Zaragoza'daki 1936 Kongresinde üstün gelmişti. Kongre son raporunda, toplumun örgütsel modeli olarak 19.yüzyıl sosyalist literatüründen köklenen “konfederal liberter komünizm kavramı”nı geliştirdi. Buna göre, gelecek toplumun temeli özgür komündü. Her komün istediğini  yapmakta özgür olacaktı. Endüstriyel toplumun “conviviencia collective” uzlaşmasına dahil olmayı reddedenler “doğalcılık ve çıplaklık gibi başka komünal yaşam yollarını seçebilecek, yada genel uzlaşmanın dışında özerk bir uygulamaya sahip olma hakkı olabilecek”ti. 

Güncel ifadesi ile denilebilir ki, Bakunin in takipçileri, biri geleneksel anarko-sendikalizmde ifadesini bulan “sağ-sapma” diğeri anarşizm şeklindeki “sol sapma” olarak ayırdedilebilirler. Bunlardan ilki kitle eylemine, ekonomik örgütlenme ve metodolojiye vurgu yapar. İkincisi ise o anın mevcut gerçekliğinden oldukça kopuk olan “program”a, hedeflere yapışıp kalır. Bu arada bu iki akımda (oldukça sık bir şekilde) Bakunin gönderme yapar ve ona sahip çıkmaya çalışırlar. 

Biz Bakunin düşüncesinden, onun dört temel yanlış tanıtılışını ayırıyoruz 

KENDİLİĞİNDENCİLİK: Bakunin zaman zaman kitlelerin kendiliğindenliğini yüceltiyormuş gibi görünür; diğer zamanlarda kitlesel politik idarenin gerekliliğinden bahseder. Genelde anarşistler onun düşüncesinin ilk yönüne yoğunlaşıp ikincisini tamamen terk ettiler. Gerçekte ise Bakunin kitlelerin kendilerini özgürleştirmek yolunda yoksun olduklarının, “tam da hükümetlerin gücünü olyşturan ve tarih boyunca da oluşturmuş olan iki şey”(protest of alliance) , örgütlülük ve bilim olduğunu söylemiştir; “ Kitlelerin güdülerinin bütün doğru esinlenimlere açılarak alabildiğine coştuğu büyük politik ve ekonomik kriz zamanlarında, kandırılan ve ezilen ama asla teslim olmayan bu köle insanlar grüuhu, boyunduruğa baş kaldırdığında fakat tamamen örgütsüz oldukları için kendilerini yolunu kaybetmiş gibi ve güçsüz hisstetiklerinde, iyi niyetli ve kendi aralarında iyi ögütlenmiş ve ne yaptıklarını bile on, yirmi ya da otuz adam, kendileri ile birlikte yüz, ikiyüz, üçyüz yada daha fazla kişiyi kolayca yürütebilirler.”(Oeurres 6,90) 

Daha sonra benzer bir şekilde Bakunin, Enternasyonel in azınlığının çoğunluğu kendisi ile birlikte taşıyabilmesi için, her üyenin Enternasyonel in ilkelerini çok iyi bilmesi ve kavramış olması gerektiğini söyler.

 
“Sadece bu koşullarda” der, “barış ve sakinlik zamanlarında propagandist ve misyonerin, ve mücadele zamanlarında da devrimci bir liderin görevi etkin bir şekilde yerine getirilebilir.” 

Bakunin in fikirlerini geliştirmek için kullandığı araç Sosyalist Demokrasi İttifakı ydı. Bunun görevi kitle örgütlerine yol göstermesi için devrimci kadroları seçip ayırmak yada ortada olmadıklarında onları yaratmaktı. Bu idolojik olarak birleşik ve uyumlu bir gruptu. 

“Bu gizli topluluk, ona(enternasyonele) devrimci bir örgüt kazandırmak ve onu ve dışındaki bütün halk kitlelerini, politik, dinsel ve burjuva gericiliğini yok ederek devletin bütün dinsel, politik, hukuki kurumlarını yıkabilecek yeterince örgütlü bir güce dönüştürmek amacıyla Enternasyonel in kalbinde kurulmuştu.”

 
Burada kendiliğindencilik görmek zordur. Bakunin sadece, eğer devrimci azınlık kitlelerin içinde hareket edecekse kendisini kitlelerin yerine ikame edemeyeceğini söylemiştir. 

Son tahlilde, kendi çıkarları için hareket etmesi gerekenler herzaman kitlelerin kendileridir. Devrimci militanlar işçileri örgütlenemeye teşvik etmeli ve koşullar gerektirdiğinde de önderliği almakta tereddüt etmemelidirler. Bu fikir sonradan anarşizmin dönüştüğü şey ile tamamen çelişir. 

Böylece, 1905 in isyancı Rus işçileri, kendisine St.Petersburg sovyetinin başkanlığı için bastırdığında Rus anarşist Volin bunu, “kendisi işçi olmadığı” için ve otorite olmamak adına reddedebilmiştir. Sonuçta başkanlık, ilk başkan Nossar tutuklandıktan sonra Troçki nin eline geçer.  

Bakunin e göre kitlenin eylemi ve azınlığın devrimci eylemi ayrıştırılamaz. Devrimci azınlığın eylemleri sadece kitlesel işçi sınıfı örgütlülüğü ile bağlantılandığında anlam kazanır. Eğer örgütlü işçi sınıfından yalıtılmışlarsa, devrimciler yenilgiye mahkumdurlar. 

“Sosyalizm sadece aydınlanmış devrimci itkide, kollektif iradede ve işçi sınıfının kendi kitle örgütlerinde gerçek bir varlığa kavuşabilir. Ve ne zaman bu itki, bu irade, bu örgüt yetersiz kalır, o zaman dünyadaki en iyi kitaplar sadece boşlukta çınlayan teoriler, naif hayallerdirler.” 

APOLİTİKLİK: Anarşizm, kelime oyunları ile ve kelimelere Bakuninistlerin yüklediklerinden farklı anlamlar yüklenmesi sonucu, apolitik, oy verme karşıtı bir hareket olarak tanıtılagelmiştir. 

[bakunin in] Zamanında politik eylem parlamenter eylem anlamına geliyordu. Yani anti-parlamentaris olmak anti-politik olmak demekti. Proletarya için parlamenter eylemden başka eylem öngöremeyen bu günün marxistleri gibi, seçimsel mistifikasyonun reddi de her türlü politik eyleme muhalefet olarak anlaşıldı.

 
Bakuninistler abstentionizm(oy verme karşıtlığı) suçlamasına, tanımın muğlak olduğu ve asla politik kayıtsızlık anlamına gelmediği tam tersine, burjuva poltikasının “emeğin politikası” lehine rededilmesi anlamına geldiği şeklinde cevap verdiler. 

Abstentionizm burjuvazinin burjuvazini oyununun politik kurallarının radikal bir eleştirisidir. 

“Enternasyonel genel olarak politikayı reddemez. O elbetteki, burjuva sınıfına karşı mücadeleye zorunlu olduğu ölçüde politika ile ilgilenmek zorunda kalacaktır. O sadece burjuva politikasını reddeder.”

 
Bakunin, proletaryanın kurtuluşunun bir aracı olarak oy hakkını reddetti. O seçimlerde aday çıkarılmasına karşıdır. Fakat o abstentionizmi mutlak bir ilke seviyesine yükseltmedi. Yerel seçimlere karşı bir dereceye kadar ilgi gösterdi. 

Gambuzzi nin parlamentoya girmesini bile önerdi 

Bakunin de hiçbir yerde, onun ölümünden sonra anarşistler için genel bir duruma dönüşen, histelik ve garez dolu kınamalar bulunmaz.Onun teorisinde seçimler ahlaki nedenlerle değil fakat burjuvazinin oyununu uzatma riski taşıdığı için eleştirilir. Bu noktada Bakunin in, Lenin e kadar bütün marxistlerden daha haklı çıkmıştır.
Anti-parlamentarizm Marxistlere o kadar yabancıdır ki, Rus devriminden sonra Avrupa işçi hareketi içinde Bolşevikler(en azından başlangıçta ) Bakuninistler olarak geçmişlerdir. 

OTORİTENİN REDDİ: Bakuninistler kendilerini “anti-otoriterler” olarak adlandırdılar. Bu kelimenin kullanımından doğan kafa karışıklığı Bakunin in ölümünün ardından sert tartışmalarla su yüzüne çıkmıştır. Zamanın dilinde otoriter, bürokratik anlamına geliyordu. Marxist harekete muhalefetlerinde anti-otoriterler basitçe ifade edilirse sadece anti-bütokratiklerdi. 

O zamanlarda bu bir ahlak yada kişilik sorunu veya otoriteye karşı tavır almak meselesi değildi. Bu politik bir yaklaşımdı. Anti-otoriter “demokratik” anlamına gelir. Bu kelime zamanında varolmuşsada farklı bir anlam içeriyordu. 

Fransız devriminin üzerinden bir yüzyıldan az bir zaman geçtikten sonra bu kelime, burjuvazinin politik pratiklerini tanımlıyordu. “Demokrat” olan burjuvaziydi. 

İşçi sınıfı hareketi için kullanıldığında, demokrat kelimesine, ‘sosyal-demokrat’ ta olduğu gibi ‘sosyal’ yada ‘sosyalist’ kelimeleri eşlik ediyordu. ‘Demokrat’ olan bir işçi  ya ‘sosyal demokrat’ yada anti-otoriterdi.

 
Daha sonra demokrasi ve proletarya ‘işçi demokrasisi’ ibaresinde birleştirildi. 

Enternasyonel deki anti-otoriter kanat bürokratik merkeziyetcilik ile suçladığı otoriter kanadın karşısında işçi demokrasisini savunuyordu. 

Fakat Bakunin bütün otoritelere karşı olmaktan çok uzaktı. Onun yaklaşımı, doğrudan proletaryadan geldiği ve proletarya tarafından yönetildiği sürece iktidara izin vermekti. O jakoben tarzdaki devrimci hükümete karşı, işçi sınıfı örgütleri yoluyla isyancı proleter iktidarından yanaydı.

Açık konuşmak gerekirse bu politik bir iktidar türü değil toplumsal bir iktidardır.

Bakunin öldükten sonra anarşistler, iktidar fikrinin kendisini reddettiler. Sadece iktidara karşı eleştirel olan yazılarına gönderme yaparak bir tür metafizik anti otoriterliğe vardılar. Gerçek olguların analizine dayanan yöntemi terk ettiler. Bu terk edişi en uç noktasında  Bakuninist teorinin materyalizm ve tarihsel analize dayanan temellerine kadar götürdüler. Ve böylece bir tür radikalleşmiş liberalizm lehine işçi sınıfının mücadele zemininden çekildiler.

SINIF HAREKETİ: Bakunin in politik stratejisi, onun sınıflar arası ilişkiler ile ilgil teorisinden ayrık değildi. Bu tamamiyle anaşılmalıdır.

Proletarya zayıf olduğunda, burjuvazinin fraksiyonlarına karşı ayrımsız bir mücadeleye karşı çıkmıştır.
İşçi sınıfı mücadelesinin bu yaklaşımdan değerlendirilişinde, bütün politik rejimler denk değildir. Mücadelelerin Bismark ın yada Çar ın diktatöryel rejimlerine karşı veya parlamenter rejime karşı yürütülmeleri arasındaki farka karşı kayıtsız ve umursamaz kalınamaz.

“Cumhuriyetlerin en kötüsü bile en aydınlanmış monarşiden bin kat iyidir.”

1870 de Bakunin Fransız proletaryasının vatansever gericiliğini kullanmayı ve onu devrimci savaşa dönüştürmeyi önermişti. ‘Bir Fransız a Mektuplar’ında burjuvazinin farklı fraksiyonları ve işçi sınıfı arasındaki ilişkilere dair dikkate değer analizler yapar ve Paris ve taşra komünlerinin gelişimlerini daha birkaç ay öncesinden öngörür.

Bakunin in derinlemesine bir okunuşu, onun bütün çalışmasının egemen sınıfı oluşturan fraksiyonlar arası ilişkilerin ve bunların da proletarya ya karşı konumlanışlarının aralıksız sorgulanmasından oluştuğunu gösterir. Bakunin in işçi hareketi stratejisi, bu ilişkilerin analizi ile örtük olarak bağlıdır.

Bu hiçbir  durumda bu ilişkilerin gerçekleştiği tarihsel andan ayrılamaz. Diğer bir deyişle, devrim her an mümkün değildir, ve uygun fırsatların kaçırmamak ve trajik hatalar yapmaktan kaçınabilmek için burjuvazi ve işçi sınıfı arasındaki güç ilişkilerinin derinlemesine kavranması gerekir.

Bakunin in ardılları ise ya burjuvazi ve proletarya arsında bir tür sabit ve değişmeyen bir ilişki olduğunu ya da sınıflar arasındaki ilişkilerin hiçbir şekilde devrimci eylemi belirleyebilecek olan bir duruma evrilemeyeceğini düşündüler. İlk durumda, gerekli olduğunu düşündükleri belirli ilkeler benimsediler ve koşullar ne olursa olsun bunları rastgele bir zamanda pratiğe dökmeyi görev olarak benimsediler.

Örneğin, daha önceden değinilen Zaragoza Konferansı raporu her hangi bir dönemde de yazılabilirdi. O btünüyle zamandışı bir noktada durur.

İspanyol iç savaşının arefesindeyken, örneğin askeri sorunlar ve ordunun kalbinde ajitasyon konuları sadece bir cümle ile geçiştirilmiştir: “Binlerce işçi kışlalarda bulunmaktadır ve modern devrimci savaş yöntemlerini tanımaktadırlar.”

İkinci durumda, [bakunin in takipcileri]  proletaryanın kendiliğinden hareket etmesi zorunluluğundan yola çıkarak sınıflar arası güç ilişkilerinin önemsiz olduğu sonucuna vardılar. Bu herhangi bir sosyal determinizme değil, tam tersine  örnekleyici eylemin kaderciliğine göndertme yapar. Buna göre bütün sorun doğru patlayıcıyı bulabilmektir.

Anarşist hareketin tarihi böylesine yararsız ve kanlı olan, duygusal eylemlerle doludur. Devrim yönünde cesaret yaratabilmek umudu ile, bir kaç düzine insan ile belediye binalarına saldırılmıştır: konuşmalar yapmış, (çoğunluklu alakasız bir ortamda) liberter komünizm ilan etmişlerdir. Bir yanda polisin gelmesini beklerken diğer yanda yerel arşivleri yakmışlardır.

Attentizm yada volontarizm; İki durumda da Bakunin e yapılan gönderme küçük düşürücüdür. Liberter hareket sıklıkla, sınıflar arası ilişkilerin bilimsel analizinin yerine sihirli sözcükler yerleştirdi. Toplumsal ilişkilerin ve politik eylemin bakuninist analizinini bilimsel ve sosyolojik doğası liberter hareket tarafından bütünü ile rededildi.

Liberter hareketin entellektüel yenilgisi, politik analizde bilimsel yöntemi kullanmak için yapılan en küçük girişimlerin bile ‘marxist’ suçlaması ile karşılaşmasında görülebilir.

Örneğin Malatesta şöyle demiştir: “ Bugün, politik ekonomi ve tarihsel öngörüleri konusunda Bakunin’i fazla Marxist bulmaktayım. Onun felsefesinin, evren hakkındaki mekanik kavrayışı ve insan ve evrenin kaderleri üzerinde özgür iradenin etkililiği arasındaki çelişki içinde, hiçbir çözümlemeye yer bırakmadan tartıştığını düşünüyorum.”

Malatesta nın bahsettiği “evrenin mekanik kavranışı”, toplumsal dünyayı hareket eden bir bütün olarak anlayan, bu yolla da evrimin genel yasalarının belirlenebileceği, diyalektik yöntemdir. “ Özgür iradenin etkililiği” volontarist devrimci eylemdir. Bu nedenle sorun, toplumsal kitle eylemi ve devrimci azınlıkların eylemi arasındaki ilişkiye indirgenebilir.

Malatesta, insan türü ile çevresi arasındaki, insan türünün çevresini dönüştürme becerisi ile toplumsal determinizmi arasındaki karşılıklı bağlılığı anlamaktan acizdir.

Birey içinde yaşadığı çevreden koparılamaz. Birey büyük ölçüde iiçnde yaşadığı çevre tarafından belirleniyor da olsa, sorun kanunlarını ya da evriminı anlamak olarak konulduğunda, ona karşı hareket edebilir ve onu değiştirebilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder